Kendimizi Bir Yere Ait Hissedememek: Aidiyet Duygusu Eksikliği Neden Olur?

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Her şey yolunda giderken içinizde bir huzursuzluk veya boşluk hissettiğiniz oldu mu? Bir şeylerin eksik olduğunu bildiğiniz ama neyin eksik olduğunu bulamadığınız zamanlardan bahsediyorum. Bu duygudan nasıl çıktınız? Ya da çıkabildiniz mi? Kendinizi bu duyguya esir etmemek için meşgul ediyor musunuz? Kafamız biraz karıştıysa başlayalım: Nasıl ait hissederiz, ait olmadığımızı nasıl anlarız?

Aidiyet Duygusu Nedir?

Aidiyet, bir kişinin sosyal bir grup içinde kabul edildiğini, sağlam bağlar kurabildiğini hissetme yetisidir. Özellikle erken yetişkinlik dönemlerinde bu aidiyet hissi insanın anlamlı bağlar kurma arayışıyla birleştiğinde “kendini anlayan bir başkasına ulaşabilme” şeklinde de kendini gösterebilir.

Aidiyet hissinin en basit tanımlarının ardından ait olmamanın tanımı bir o kadar karmaşıktır. Aidiyet; doğası gereği birçok değişkene, duyguya bağlı olduğu için hem hissedildiğinde tanımlanması hem de hissedilmediğinde yaşanması zor bir durum olarak kendini gösterir. Bu yüzden kelimelerle anlatmak çok zordur. İnsanın var oluşundan başlayan bu yolculuğu tanımlayabilmek için yine ilk insansı atalarımızın da yaptığı gibi hikâyeleştirerek anlatalım.

Metroda işten eve dönerken seyahat ettiğinizi düşünmenizi istiyorum, kalabalığın içinde kendinizi yalnız ve yabancı hissediyorsunuz. Belki bu yalnızlık ve yabancılık aynı zamanda sizi herkesten farklıymışsınız hissine büründürüyor. Herkes bir yerlere yetişme telaşında, ama siz sanki o kalabalığın bir parçası değilmiş gibisiniz. Metroda insanların yüzlerine bakıyorsunuz; bazıları telefonlarına dalmış, bazıları kitap okuyor... Hepsi bir şeylere bağlı gibi ama siz kendinizi hiçbir yere bağlı hissetmiyorsunuz.

Bu durumla empati yapabildiyseniz, hikâye ile bütünleştiyseniz veya hayatınızın tam böyle hissettirdiği bir dönemindeyseniz kalbinizde oluşan buruk hissin adıdır ait hissetmemek.

Duygu Çarkında 8 Temel Duygu ve Aidiyet Duygusu

William James, Paul Ekman, Richard ve Bernice Lazarus gibi birçok psikolog, duygularla ilgili çeşitli sistemler geliştirmişlerdir1. Duygu çarkı ise Robert Plutchik tarafından 1980 yılında geliştirilen ve belki de duygularla ilgili yapılan en popüler araştırmadır.

Robert Plutchik, duygu çarkı çalışmasında duyguları 8 temel kategoriye ayırmış ve bu duyguların her birini 3 ayrı seviyeye ayırmıştır. Bu temel duygular: sevinç, güven, korku, şaşkınlık, üzüntü, tiksinme, öfke ve beklentidir2. 3 farklı kırılımların hiçbirinde aidiyet duygusunu göremeyiz. Duyguları bu kadar ayrıntılı ve başarılı şekilde tanımlayan Plutchik, aidiyet duygusuna neden yer vermemiştir?

Çünkü Plutchik'in çarkı, temel duyguları ve bunların kombinasyonlarını temsil eder. Aidiyet duygusu, genellikle temel duyguların kombinasyonları ve alt kategorileri ile ilişkilidir. Yani aidiyet duygusu, birçok duygunun ve bu duyguların alt kategorilerinin ortak kümesi olarak değerlendirilebilir.

Birlikte aidiyet duygusunu bu çarka yerleştirmeye çalışalım, hangi duygular ve alt kategorilerin birleşimi olabilir? Sevinç mi, güven mi, üzüntü mü?

Aslında aidiyet bu ve bu duygulardan çok daha fazlasını içine alan bir esenlik halidir. Aidiyetin içinde bireyin kendini güvende hissetmesi, sevgi, kabul edilme ve değer verilme hissi, yargılanmadan kabul görme, duygusal destek, diğer insanlarla ve yerlerle kurduğu duygusal bağlar, görüşlerinin ve varlığının saygı gördüğü bir ortam gibi yoğun hissedilen duygu durumları vardır. Bu duygu durumlardan birinin bile eksikliği insanın benliğini sorgulamak için yeterli şiddette yabancı hissetmesine sebep olabilir.

Aidiyet Duygusunun Kökeni: Ailede Kazanılamayan Aidiyet

Aile, bireyin ilk sosyal çevresi, güvenli limanı ve aidiyet duygusunun temellerinin atıldığı yerdir. Bir bireyin hayatındaki ilk bağları, ilk sevgiyi ve ilk güveni hissettiği yer olan aile, aidiyet duygusunun gelişiminde kritik bir rol oynar. Aidiyet duygusu, bir insanın kendini güvende, sevgi dolu ve kabul edilmiş hissettiği bir ortamda gelişir. Ancak, bu duygunun ailede kazanılmaması, bireyin hayatında derin ve kalıcı izler bırakır. Aile, bireyin ilk sosyal deneyimlerini yaşadığı ve kimliğini oluşturmaya başladığı yer olduğundan, burada aidiyet hissinin eksikliği, bireyin hayatında önemli sorunlara yol açabilir.

aile fotoğrafı aidiyet görseli

Aidiyet duygusunu ailede kazanmayan birey, kendini sürekli yalnız ve yabancı hisseder. Bu bireyler, çevrelerindeki insanlar tarafından anlaşılmadıklarını ve kabul edilmediklerini düşünürler. Evde yaşanan bu yalnızlık ve yabancılaşma hissi, bireyin sosyal hayatında da devam eder. Arkadaşlık ilişkilerinde, iş hayatında ve romantik ilişkilerde bu bireyler, derin bağlar kurmakta zorlanır. Çünkü temelde, kendilerini bir yere ait hissedememenin getirdiği güven eksikliği vardır.

Aynı zamanda, bireyde kalıcı bir güvensizlik ve kaygıya yol açar. Bu bireyler, çevrelerindeki insanlara güvenmekte zorlanırlar. Güvensizlik, sürekli bir tehdit algısıyla birleşir ve bireyin sosyal ilişkilerinde ve kararlarında temkinli ve çekingen olmasına neden olur. Kaygı ise, bu güvensizliğin bir sonucu olarak sürekli bir endişe hali yaratır. Bu durum, bireyin kendini ifade etmesini, yeni deneyimlere açık olmasını ve risk almasını engeller.

Aidiyet duygusunun kazanılmaması, bireyin kendilik değeri ve öz saygısında ciddi eksikliklere neden olabilir. Aile tarafından yeterince kabul edilmemiş ve değer verilmemiş bireyler, kendilerini değersiz ve yetersiz hissederler. Bu durum, bireyin kendi yeteneklerine ve potansiyeline olan inancını zayıflatır. Öz saygı eksikliği, bireyin hedeflerine ulaşma konusundaki motivasyonunu düşürür ve hayatındaki başarılarını sınırlayabilir.

Bu bireyler, sosyal bağlantılar kurma ve sürdürme konusunda zorluklar yaşarlar. Bu bireyler, sosyal ortamlarda kendilerini rahat hissetmezler ve genellikle dışlanmış hissederler. Sosyal becerilerinin gelişmemiş olması, onların ilişkilerde derin ve anlamlı bağlar kurmalarını engeller. Bu durum, bireyin sosyal destek sistemlerinden mahrum kalmasına ve yalnızlık hissinin artmasına neden olur.

Birey, aidiyet duygusunun eksikliğini derin bir içsel boşluk ve tatminsizlik olarak yaşar. Hayatındaki başarılar, ilişkiler ve deneyimler, bu boşluğu doldurmakta yetersiz kalır. Birey, sürekli olarak bir şeylerin eksik olduğunu hisseder ve bu eksikliği gidermek için çeşitli yollara başvurur. Ancak, aidiyet eksikliği, bu çabaların çoğunu sonuçsuz bırakır.

Aidiyet hissetmeyen insanlar, ilişkilerinde sürekli onay ve kabul arayışı içindedirler. Bu arayış, bireyin bağımlı ve sağlıksız ilişkilere girmesine neden olabilir. Onay ve kabul görmek için kendini sürekli olarak başkalarına göre şekillendirme çabası, bireyin öz kimliğini zayıflatır ve öz güvenini düşürür.

Nasıl Ait Hissederiz? Aidiyet Duygusu Nasıl Kazanılır?

Her birey, yaşam yolculuğunda ait olduğu yeri ve topluluğu bulmak için derin bir arayış içindedir. Aidiyet duygusu, insanın kendini güvende, sevgi dolu ve kabul edilmiş hissettiği bir ortamda gelişir. Ancak bazen bu duygu, yaşamın karmaşık döngüleri içinde kaybolabilir. İşte bu kaybolmuşluk hissiyle başa çıkmak ve aidiyet duygusunu yeniden kazanmak için bireyin yapabileceği bazı şeyler vardır.

1. İçsel Yolculuğa Başlamak

Aidiyet arayışı, bireyin öncelikle kendi iç dünyasına yapacağı bir yolculukla başlar. Bu yolculuk, kendini tanımak ve anlamak için atılacak ilk adımdır. Birey, kendine şu soruları sormalıdır: “Gerçekten ne istiyorum? Hangi değerler benim için önemli? Hayatımda neler beni mutlu ediyor?” Bu soruların cevapları, bireyin kendi kimliğini ve aidiyet hissini bulmasına yardımcı olur. Günlük tutmak, meditasyon yapmak veya doğada yürüyüşe çıkmak, bu içsel yolculukta bireye rehberlik edebilir.

2. Derin Bağlar Kurmak

Aidiyet duygusunu kazanmanın en önemli yollarından biri, derin ve anlamlı bağlar kurmaktır. Bu bağlar, aile, arkadaşlar, ve topluluklarla olabilir. Birey, sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeli, onların hayatlarına dahil olmalı ve onlarla duygusal bağlar kurmalıdır. Güven ve sevgi üzerine kurulan ilişkiler, aidiyet duygusunu güçlendirir. Samimi sohbetler, paylaşılan anılar ve birlikte geçirilen kaliteli zamanlar, bu bağların derinleşmesine yardımcı olur.

aidiyet ve topluluklara katılmak görseli

3. Topluluklara Katılmak

Bireyin kendini ait hissetmesi için bir topluluğun parçası olması önemlidir. İlgi alanlarına uygun topluluklara katılmak, bireyin kendini bir bütünün parçası olarak hissetmesine yardımcı olur. Spor kulüpleri, sanat atölyeleri, gönüllü organizasyonlar veya hobi grupları, bireyin kendini ifade edebileceği ve değerli hissedeceği ortamlar sunar. Bu topluluklar, bireyin sosyal çevresini genişletir ve aidiyet duygusunu pekiştirir.

4. Kendi Değerlerini Keşfetmek

Aidiyet duygusunu bulmak için bireyin kendi değerlerini ve inançlarını keşfetmesi gerekir. Bu değerler, bireyin yaşamına anlam katar ve onun kendini nerede ve kiminle daha iyi hissettiğini belirler. Birey, kendi değerlerine uygun yaşam alanları ve ilişkiler arayarak aidiyet hissini güçlendirebilir. Bu süreç, bireyin kendi iç sesini dinlemesi ve ona sadık kalması ile başlar.

5. Destek Aramak

Aidiyet duygusunu yeniden kazanmak bazen profesyonel destek gerektirebilir. Uzman psikolog veya psikiyatristler, bireyin aidiyet arayışında ona rehberlik edebilir. Profesyonel destek, bireyin kendi duygularını anlamasına, geçmişte yaşadığı travmaları işlemeye ve kendini yeniden inşa etmesine yardımcı olabilir. Bu süreç, bireyin aidiyet duygusunu yeniden kazanması için önemli bir adım olabilir. Hiwell Online Terapi Platformu’nun uzman klinik psikolog kadrosu ile psikoterapiye başlayabilir, içsel yolculuğunuza çıkabilirsiniz.

6. Kendine İyi Bakmak

Son olarak, bireyin kendine iyi bakması, aidiyet duygusunu güçlendiren önemli bir faktördür. Fiziksel, zihinsel ve duygusal durumlara dikkat etmek, bireyin kendini iyi hissetmesini sağlar. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve stres yönetimi, bireyin genel sağlığını destekler. Kendine iyi bakan birey, kendini daha değerli hisseder ve bu da aidiyet duygusunu olumlu yönde etkiler.

Kaynakça

  1. Plutchik, R. (1970). 1970 “Emotions, evolution, and adaptive processes”. Feelings and Emotions. M. Arnold, ed, 3-24.
  2. Bakırcı, Ç. M. (2018, May 22). Plutchik'in Duygu Çarkıfeleği: Duygularınızın Kökenlerini Daha Yakından Tanıyın!. Evrim Ağacı. Retrieved July 22, 2024.
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.
-->