Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınAnksiyete çeşitli şekillerde ele alınabilir. Anksiyetenin bilişsel sistem ve süreçlerle yüksek oranda ilişkili olduğu kabul edilmekte ve anksiyetenin tehdit edici durumların hızlı bir şekilde tespit edilmesini destekleyen bir işlevi bulunmaktadır. Bu nedenle bu yazıda anksiyeteyi bilişsel işlevler perspektifinden ele alacağız.
Anksiyete Nedir?
Anksiyete, bir tehdit veya tehlike izlenimi ile ortaya çıkan fiziksel ve zihinsel bir deneyimdir; korku ve kaygı duyguları olarak da tanımlanır. Terleme, titreme, çarpıntı gibi birçok fiziksel belirtinin yanı sıra zihni sürekli meşgul eden bir haldir. Ayrıca, strese karşı en tipik tepkilerden biridir.
Anksiyete, çeşitli yöntemlerle araştırılabilen çok yönlü bir olgudur. Anksiyeteyi değerlendirmek için en az üç farklı tepki sistemi tanımlanmalıdır: davranışsal, fizyolojik ve sözel tepki sistemleri. Anksiyetesi yüksek ve düşük bireyler arasındaki bireysel farklılıklar farklı çalışmalarca gözlemlenebilir.
Anksiyeteyi Anlamak ve Tanımlamak
Anksiyeteyi tanımlamak ve keşfetmek için kullanılabilecek iki ana alan söz konusudur. Bunlardan biri deneysel psikoloji iken diğeri sosyal biliştir. Bu çalışma alanları, yüksek ve düşük anksiyete düzeyine sahip insanlar arasındaki farklılıklara işaret etmektedir.
Öyle ki anksiyeteye dair birçok hipotez yer almaktadır. Gray'in "Nöropsikolojik Kuramı", Beck'in "Şema Kuramı" ve Bower'ın "İlişkisel Ağlar Kuramı" bunlar arasındadır. Hipotezler göz önüne alındığında, ortak bir nokta olarak anksiyetenin evrimsel önemine vurgu dikkat çekmektedir.
Anksiyete, olası tehlikelerin belirlenmesi ve buna uygun hareket edilmesi açısından son derece hayati bir öneme sahiptir. Burada vurgulanan; eğer kişi tehlike anında tehlikenin varlığını saptayamazsa hayatta kalma olasılığı azalır.
Anksiyete ve Bilişsel Süreçler
Son yıllarda, anksiyete ve bilişsel süreçler arasındaki ilişki giderek daha geniş bir şekilde ele alınmaktadır. Bilişsel süreçlerin altı ana kategorisi şöyledir: bellek ve öğrenme, karmaşık dikkat, dil ve dil işleme, yürütücü işlevler, sosyal biliş ve algısal ve motor işlevler.
Bilişsel kontrol, kişinin bilişsel süreçlerini belirli bir amaca yönlendirme ve hedefe yönelik davranışları başarıyla izleme yeteneğidir. Birçok çalışma bilişsel kontrol ve anksiyeteyi yakından ilişkili olarak bulmuştur.
Anksiyetenin fazla olması bilişsel kontrolün ve çoklu bilişsel süreçlerin çarpıklaşmasıyla ilişkilendirilir. Örneğin, bir kişi kendisine bir görev edinmiş ve bunu başarıyla tamamlamak istiyor olsun. Çevredeki uyaranların özelliği tehdit edici olsun olmasın, kişi bu uyaranları tehdit edici algılamaya meyillidir.
Bu meyil, görevini yerine getirmesi için gereken adımları atmasını engeller ve kişi odaklanması gereken uyaranlara odaklanamadığı için gerekli şekilde harekete geçemez. Başarısızlık veya hedefe ulaşamama da yine kaygıyı tetikleyen unsurlardır ve bu bir döngü haline gelebilir.
Devam etmesi gereken eylemler sırasında maruz kalınan tehdit edici materyallerin aşırı işlenmesi de anksiyeteyle ilişkilendirilir. Bu noktada aşırı gelişmiş bir tehdit işleme mekanizmasından da bahsedebiliriz.
Bu gelişmiş tehdit işleme mekanizması, çevrenin gözlemlenmesinden ona yanıt verilmesine kadar çeşitli bilişsel süreçleri aksatmaktadır. Kişi uyaranlara maruz kaldığında bilişsel sistemin erken dikkat ve sürekli dikkat süreçleri devreye girer. Araştırmalara göre, anksiyete düzeyi yüksek bireyler, önce erken otomatik bilişsel süreçlerle ve ardından sürekli dikkat ile odaklarını adeta tehdit verici unsurlara adamaktadır.
Anksiyetenin ayrıca kısa ve uzun süreli hafıza üzerinde de etkileri olduğu gösterilmiştir. Anksiyetenin iyi işleyen bellek performansı için gerekli kaynakları azalttığı ve çalışma belleğine olumsuz bilginin girme olasılığını artırdığı kanıtlanmıştır. ABD’deki Amerikalı ve depresyon tanısı olmayan yetişkinlerle yapılan bir araştırmada işleyen belleğin sözlü, görsel uzamsal ve geri çağırma performanslarının anksiyete ve stresle ilişkisi incelenmiştir.
Çalışma sonucunda anksiyete ile çalışan belleğin performansı arasında negatif bir ilişki olduğu ortaya konmuştur. Bellek de dahil olmak üzere bilişsel işlevler ile anksiyetenin ilişkisinin iki yönlü olduğu gösterilmiştir. Bilişsel bozulma da anksiyeteyi tetikleyebileceğinden bu ilişki iki yönlü tanımlanmaktadır.
Anksiyete, olumsuz uyaranlara aşırı dikkat ile de tanımlanmaktadır ve davranış değiştirme için gerekli olan bilişsel kontrol kaynaklarında, anksiyeteden kaynaklı bir azalma olabileceği gösterilmiştir.
Anksiyete: Psikolojik Desktek Boyutu Nedir?
Gergin, endişeli ve kaygılı hissedilen ve bu hislerin önüne geçilmekte zorlanılan bir deneyimdir anksiyete. Bu noktada kişi birçok farklı konuda endişeli hissediyor olabilir. Aynı zamanda kolayca rahatsız ve öfkeli hissedilebilen, korkmuş yahut her an kötü bir şey olabileceği endişesine kapılınan; bu ve benzeri birçok durumun ve hissin deneyimlendiği bir durumdur.
Üstelik yüksek düzeyde kaygı, günlük hayatımızın işleyişinde kritik bir rol oynayan bilişsel süreçler; dikkatimiz yönetme yetimiz ve bilhassa çalışan bellek olmak üzere hafıza üzerinde çift yönlü olumsuz bir etkiye sahiptir. Anksiyete bilişsel süreçleri olumsuz etkilerken, bilişsel fonksiyonlarda ortaya çıkan eksiklikler de kaygıyı tetiklemektedir.
Peki bu durum için nasıl bir destek boyutu söz konusudur? Anksiyete bilişsel kökenlidir ve bilişsel odaklı terapi yöntemleri anksiyete düzeyi yüksek kişilerin bilişsel sisteminin işleyişindeki farklılıklara odaklanır. Bu noktada, bilişsel-davranışçı terapi, kanıta dayalı en iyi sonuç veren psikoterapi türüdür. Bazı durumlarda, anksiyeteyi yönetmek ve işlevsel bir boyuta taşımak için bir uzman desteği almak gerekebilir.