Ayrılık Acısı: Beyin Kaybı Nasıl Algılar?

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Başlayın

Şu anda yaşanan kederin içindeki sevinç hatırası kadar büyük bir acı yoktur. - Aiskhylos

Yasın nörobiyolojisi, insan deneyiminin en temel ve dokunaklı yönlerinden birini anlamak için bilimin sunduğu son derece ilginç bir penceredir. Sevdiklerinin kaybıyla başa çıkmak, duygusal, zihinsel ve fiziksel birçok tepkiyi tetikleyen karmaşık bir süreçtir. Ölüm olayının algılanması, bilginin kavranması ve sonuçlarının işlenmesi, beyinde karmaşık nörobiyolojik reaksiyonlara neden olur.

İşlevsel ve yapısal nörogörüntüleme teknikleri, yas sürecinde beyindeki değişiklikleri belirlemeye yönelik önemli bir araç haline gelmiştir. Bu çalışmalar, yasın beyinde nasıl temsil edildiğini, duygusal ve bilişsel işlevlerin nasıl etkilendiğini ve farklı yas tepkileri arasındaki nörobiyolojik farklılıkları incelemektedir. Yasın nörobiyolojisine dair bilgi edinmek, bizi insan deneyiminin daha derin bir anlayışına yönlendirir. Bu yazımızda yasın nörobiyolojisini ele alacağız.

Üzüntü, Depresyon ve Yas

Normal üzüntü ile yas ve klinik depresyon arasındaki ilişki karmaşıktır. Bazı ortak nöral devrelerin beklenebileceği düşünülse de bu üç durum duygusal deneyimin yoğunluğu ve niteliği bakımından farklıdır. Normal üzüntü, tetiklenen ve kendiliğinden sınırlı bir duygusal durumdur. Sevilen birinden ayrılma veya kayıp sonucu tetiklenen yas ise genellikle daha uzun süreli olup, sıklıkla birkaç günden aylara kadar süren depresyon tipi semptomları içerir.

Yas sırasında birçok insan depresyon tipi semptomlar yaşar ve daha sonra iyileşir. Ancak, yas klinik depresyon için önemli bir risk faktörü olduğundan, bazı çözümsüz yas durumları gerçek bir klinik depresyona dönüşebilir. Yasın yalnızca bir depresyon öncüsü mü yoksa farklı bir niteliğe mi sahip olduğu daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyar1.

DSM-IV, yas ile ilişkili depresif semptomlar ve major depresif bozukluk arasında bir ayrım yapar. Yas ile ilişkili depresif semptomlar kategorisi, belirli bir kayıp sonrası ortaya çıkan belirtileri tanımlar. Bu belirtiler, bir bireyin sevdiği biriyle ayrılığa veya kayba tepki olarak yaşadığı normal yas süreci sırasında ortaya çıkabilir.

ayrılık acısı yaşayan birinin beyin eeg sonucu görseli

Araştırmacılar, [15O] H2O pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme tekniklerini kullanarak, üzüntünün beyindeki karşılıklarını farklı durumlarda incelemeye çalışmışlardır. Bu çalışmalarda, bireylerin kendi yaşamlarından otobiyografik olaylar kullanılarak üzüntüyü tetiklemeye çalışılmıştır. Ancak şu ana kadar, hiçbir araştırmacı üzüntünün nedeni olarak yası açıkça ele almamıştır. Bu nedenle, beyinde yasın üzüntüye nasıl bir etkisi olduğunu anlamak için daha fazla araştırma gerekmektedir1.

Günümüz Bilimsel Yaklaşımı ile Yas Kavramı

Yas çoğu durumda yakın bir kişinin ölümü tarafından belirlenen bir kayıp durumudur. Bu, bireyin hayatında meydana gelebilecek en büyük üzüntülerden biridir. Güncel yas araştırmaları, bağlanma teorisi ve bilişsel stres teorisi gibi teorilere dayanır ve eski ve yanlış beş aşamalı yas modelinden ziyade adaptasyon sürecini anlamaya odaklanır. Yasın akut dönemi, genellikle düzenlemenin kaybı olarak tanımlanır ve artan üzüntü, öfke ve/veya kaygı ile duygusal uyuşukluk ve konsantrasyon güçlüğü gibi belirtiler gösterir.

Yas sürecindeki uyumda büyük bireysel farklılıklar vardır, ancak George Bonanno'nun çalışmaları çoğu insanın çok dayanıklı olduğunu göstermiştir. Yasın başlangıcından altı ay sonra, dayanıklı grup depresif belirtilerde veya işlevsel bozuklukta bir artış göstermez. Yası yorumlama ve hafife alma biçimi de uyum sürecini etkiler. Son araştırmalar, uzun süreli yasta, belirgin özlem ve bölgesel aktivasyon arasındaki karmaşık ilişkiyi göstermektedir. Uyum sürecinde, sağlıklı insanlar genellikle kayıpla ilgili stres faktörlerine odaklanırken diğer zamanlarda günlük yaşam deneyimine katılırlar.

Yasın 5 Evresi

Elisabeth Kübler-Ross'un yasın beş aşamalı modeli, yas sürecindeki duygusal deneyimleri tanımlamak için yaygın olarak kullanılan bir modeldir. Ancak, modelin evrensel olmadığı, yas deneyimini basitleştirdiği, deneyimlenen duyguların sınırlılığını yansıttığı ve bilimsel temellere dayanmadığı eleştirilmiştir. Model, yas sürecini lineer ve tek yönlü olarak sunar, ancak gerçek hayatta yas deneyimi daha karmaşık ve çeşitlidir. Bu nedenlerle, modelin geçerliliği sorgulanmış ve eleştirilmiştir. 5 aşama şu şekilde yer almaktadır;

1. Reddetme:

İlk aşamada, birey genellikle gerçekliği kabul etmek istemez ve kaybı reddeder. Bu aşamada, kişi genellikle şok, inkar gibi duygular yaşar.

2. Öfke:

Reddetme aşamasının ardından, birey genellikle öfke, huzursuzluk veya hayal kırıklığı hisseder. Bu duygular, kaybın neden olduğu acı ve öfkenin ifadesidir.

3. Pazarlık:

Bu aşamada, birey genellikle kaybı geri almak veya durumu değiştirmek için içsel bir mücadele yaşar. Kişi, Tanrı'ya, kaderine veya herhangi bir güce karşı pazarlık yapabilir.

4. Depresyon:

Pazarlık aşamasının sonunda, birey genellikle gerçekliği kabul etmeye başlar ve kayıp nedeniyle derin bir üzüntü yaşar. Bu aşamada, birey çoğunlukla hüzün, umutsuzluk ve yalnızlık hissedebilir.

5. Kabul:

Son aşamada, birey genellikle kaybı kabul eder ve onunla başa çıkmak için uyum sağlamaya başlar. Kişi, yeni bir normalleşme sürecine girer ve yaşamını yeniden kurmaya çalışır.

Uzamış Yas Süreci

Yas, yaşamın en acı verici deneyimlerinden biridir. Sevilen birinin kaybıyla başa çıktığında, birey eşlik eden üzüntü ve özlem hissinin sonsuza kadar süreceği hissine kapılabilir. Kayba başarılı bir uyum sağlama genellikle en yaygın tepkidir; ancak, yas önemli bir popülasyonda azalmaz, aksine Komplike Yas (KY) haline gelir. Komplike Yas, önceden kronik, patolojik veya travmatik yas olarak bilinir ve yoğun bir özlem, hasret ve sevdiklerini arayıp bulma düşüncesiyle karakterize edilen yıkıcı, tekrarlayan duygusal sancıları içerir1.

Yas Sürecinde Beynimizde Ödül Mekanizmaları Aktivasyonu

“Dayanılmaz yas, beynin ödül merkezini harekete geçiriyor.” Komplike yasta yer alan nörokognitif mekanizmalar halen bilinmemesine karşın, bağlanmanın ödül yollarını aktive edebileceği ve bu nöral tepkinin bağımlılık benzeri özelliklere sahip olabileceği hipotezi öne sürülmüştür. Çünkü, bir kaybın ardından yaşanan yas sürecinde, bazı insanların kaybettikleri sevdiklerini hatırlatan şeylerin hala onlara zevk verdiği düşünülmektedir 1. Bu, bireyin kayıp hakkında olumlu hayaller kurduğu anlamına geliyor, yani gerçekliği reddederek veya yok sayarak bir tür "kaçış" yaşamakta oluyor. Bunun sonucunda, birey kaybıyla yüzleşmekte zorlanıyor ve uyum sağlama süreci engellenebiliyor. Bu düşünce, Komplike Yas yaşayan kişilerde bireysel deneyimlerle destekleniyor. Kaybettikleri sevgili hakkında zihinlerinde hoş anılar canlanırken aynı zamanda yoğun bir özlem hissi de yaşanıyor.

Bu raporlar, yas sürecinde hem ödül hem de acı ağlarının bir arada etkili olabileceğini gösteriyor. Yani, kaybın yarattığı acıya rağmen, bazı durumlarda kişinin hala kaybıyla bağlantılı olumlu duygular yaşadığı anlaşılıyor. Bu da kişinin yas sürecindeki duygusal karmaşıklığını ve uyum sağlama sürecindeki zorluklarını anlamamıza yardımcı olabilir1.

Nükleus akumbens (NA), ödülle en yaygın ilişkilendirilen bölgedir ve yapılan bir araştırma, ölen bireynin hatırlatıcılarının Komplike Yas grubunda ödül işleme için önemli bir bölge olan NA'yı aktive ettiğini, ancak Normal Yas grubunda NA aktivitesinde azalma olduğunu göstermiştir. Bulgular, gruplarının her ikisinin de yasla ilişkili uyarıcılara acı hissettiğini göstermektedir. Acı ağı, özellikle de dorsal anterior singulat korteks (dACC), insula ve periyakueduktal gri (PAG) hem fiziksel hem de sosyal ağrıda daha önce implike edilmiştir. Fakat sadece KY grubunun ölen bireyye ilişkin ipuçlarını görme durumunda ödül işleme ile ilişkili bir bölgeyi aktive ettiğini göstermektedir. Bu bulgular, komplike yasın iyileşme sürecinde ödül işleme süreçlerinin anlaşılmasının bu bozukluğun iyileştirilmesini önemli ölçüde değiştirebileceğini göstermektedir.

Yas Süreci Vücudumuzda Nelere Yol Açıyor?

Yas sürecinde, vücudun çeşitli biyobelirteçlerinde değişiklikler meydana gelir. Biyobelirteçler, biyolojik süreçleri ölçmek veya izlemek için kullanılan ölçülebilir işaretlerdir. Bu biyobelirteçler, kayıp sonrası yaşanan fiziksel rahatsızlıkları anlamamıza yardımcı olabilir. Otonom, kardiyovasküler, endokrin ve immün sistem gibi çeşitli sistemler, yas sürecinde etkilenebilir. Örneğin, kardiyovasküler belirteçlerde artmış kalp hızı, kan basıncı ve kortizol seviyeleri gibi değişiklikler gözlemlenir.

İmmün sistemi etkileyen değişikliklerde ise, vücudun bağışıklık sistemini aktive eden veya inflamasyonu arttıran molekülleri veya işaretleyicileri ifade eden pro-enflamatuar belirteçlerde bir artış görülür. Bu biyobelirteçlerdeki değişiklikler, yas sırasında yaşanan fizyolojik stresin bir yansıması olabilir ve sonuçta rahatsızlıklara yol açabilir. Yas sürecindeki bireysel farklılıkların ve farklı tepkilerin anlaşılması, klinisyenlerin daha iyi bir müdahale sağlamaları için önemlidir.

Yas Sürecine Zihnin Adaptasyonu

Yas sürecinde vücut ve zihin alanlarının birleştirilmesi, yas etkilerinin anlaşılmasına yardımcı olabilir. Yas sonrası artan keder ve depresif semptomlarla ilişkilendirilen birçok faktör vardır ancak bunlar klinik müdahale ile kolayca değiştirilemez. Bunun yerine, yas sürecinde uyum sürecini etkileyen süreçlere odaklanmak faydalı olabilir. Bu süreçler arasında düşünme, kasıtlı olarak yastan kaçınma, duygusal ifade, bilişsel değerlendirme ve anlam yaratma bulunur.

Özellikle, düşünmenin cinsiyet, bağlanma kaçınması, nevrotizm gibi risk faktörleri ile keder ve depresif semptomlar arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğu gösterilmiştir. Yüksek seviyelerde düşünme, uzun vadeli uyuma zarar verebilir. Bu nedenle, yas sürecindeki bireylerin zihinsel adaptasyonunu anlamak ve etkili müdahaleler geliştirmek için bu süreçlerin daha yakından incelenmesi önemlidir.

eski sevgiliden kalan oyuncak ayı anılar görseli

Kasıtlı Olarak Yastan Kaçınma

Kasıtlı yastan kaçınma, bireyin kederle başa çıkmak için bilinçli olarak kaçınma stratejileri uygulaması anlamına gelir. Bu, bireyin kederle ilişkili duyguları, düşünceleri veya hatıraları bilerek veya isteyerek göz ardı etmesini içerebilir. Örneğin, birey ölümle ilgili konuşmayı veya düşünmeyi engelleyebilir, acı veren hatıralardan kaçınabilir veya kederle ilgili duyguları bastırabilir. Bu strateji kısa vadede rahatlama sağlayabilir, ancak uzun vadede bireyin duygusal iyilik hali üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir ve yas sürecini uzatabilir. Çünkü duyguları bastırma veya kaçınma, duygusal iyilik hali üzerinde olumsuz etkilere ve yas sürecinin uzamasına yol açabilir. Bu nedenle, kederle başa çıkarken duyguları kabul etme ve ifade etme gibi daha sağlıklı stratejilere odaklanmak önemlidir2.

Beynin Yas Sürecine Adaptasyonu

Fonksiyonel nörogörüntüleme ve yapısal nörogörüntüleme gibi yöntemler kullanılarak yapılan çalışmalarda, yas sırasında beyindeki aktivasyonlar incelenmiştir2. Karmaşık yas ile normal yas arasındaki farklılıkları belirlemek için yapılan araştırmalarda, bazal gangliyonun bir parçası olan nükleus akumbens'te artan aktivasyon gözlemlenmiştir. Bu aktivasyon, özleme pozitif olarak korele olmuştur. Ancak, bu aktivasyonun kayıptan geçen süre veya öznel duygularla ilişkisi bulunmamıştır.

Bu bulgular, karmaşık yas yaşayan bireylerde özlem duygusunun beyindeki belirli bir bölge olan nükleus akumbens'te artan aktivasyonla ilişkili olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, basit yas yaşayan bireylerde bu ilişkinin belirgin olmadığı görülmektedir. Yani, karmaşık yas sürecinde özlem duygusunun beyin aktivasyonu üzerinde daha belirgin bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır.

Yas ve komplike yasın nörobiyolojisi hakkında yapılan üç fMRI çalışmasının sonuçları incelenmiştir2. İlk çalışma, kaçınma davranışının dorsal amigdala ve DLPFC'nin deaktivasyonu ile ilişkilendirildiğini göstermiştir. İkinci çalışmada, komplike yas grubunda duygusal düzenleme bölgesi aktive olmamıştır. Üçüncü çalışmada ise, ölü veya yaşayan bağlanma figürlerine ilişkin sözcüklerde farklı beyin aktivasyonu gözlenmemiştir.

Sevilen birinin kaybına bağlı yasın nörolojik yönleri; ön singulat korteks (ACC), arka singulat korteks (PCC), prefrontal korteks (PFC), insula ve amigdalanın aktivasyonunu göstermiştir. Bu bulgular, yas belirtilerini üretmek için bir araya gelen ve yanıt veren bir alan grubu olduğunu gösteriyor olabilir.

Psikiyatrik Bozukluklar ve Yas

Psikiyatrik sorunlar ve yas, genellikle karmaşık bir ilişki içindedir. Yas, kayıp sonrası yaşanan doğal bir tepki olmasına rağmen, bazı durumlarda psikiyatrik durumların ortaya çıkmasına veya mevcut olanları kötüleştirmesine neden olabilir.

Yas ile psikiyatrik sorunlar arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada, araştırmacılar, terapistlerin yasın manik epizodlara neden olabilecek bir tepki olup olmadığını belirlemek için mevcut literatürü incelemişlerdir. Araştırma, sevilen birinin ölümünün farklı psikiyatrik tepkilere, özellikle de manik epizodlara yol açabileceğini göstermektedir; "cenaze manisi" veya "yas manisi" gibi terimler, yakın bir akrabanın ölümünün ardından meydana gelen manik epizodları tanımlamak için kullanılır.

Kaybın ve zihinsel durumun başlaması arasındaki zaman aralığı değişkendir, bazı durumlarda hemen ve bazı durumlarda yıldönümü tepkisi olarak ortaya çıkabilir. Bu çalışma, yasla ilişkili psikiyatrik belirtilerin tanınmasının ve bireylerin zihinsel durumu üzerindeki olası etkilerinin önemini vurgular3.

TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu), MDB (Major Depresif Bozukluk) ve uzamış yas bozukluğu gibi durumların beklenmedik ve şiddetli kayıpların ardından beklenen ölümlerden sonra ortaya çıkma olasılığının daha yüksek olduğu ve iyileşmenin gecikebildiği gözlemlenmiştir. Yas sürecinin koşulları, bireylerin duygusal sıkıntı olasılığını artırabilecek çeşitli faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerden bazıları farklı sonuçlarla ilişkilendirilebilir; örneğin, bazıları TSSB riskini artırırken, diğerleri uzamış yas bozukluğu riskini artırabilir. Ani ve şiddetli bir ölümün ardından yaşanan yas, benzersiz koşullar nedeniyle doğal bir ölüm sonrası yas ile ilgili müdahalelerden farklı yaklaşımları gerektirebilir4.

Romantik İlişki Ayrılığı ve Yas

Yapılan bir çalışmada, kadın katılımcıların evde oldukları zamanlarda romantik ilişki ayrılığıyla ilgili üzücü düşünceleri düşündükleri durumu, eşit derecede uzun süredir tanıdıkları farklı bir birey hakkında tarafsız düşünceleri düşündükleri durumlar karşılaştırılmıştır. Araştırmacılar, daha önce yapılan üzüntü ile ilgili beyin görüntüleme çalışmalarında tanımlanan bölgelerde beyin aktivitesinde değişiklik olacağını ileri sürmüşlerdir; bu bölgeler arasında beyincik, ön temporal korteks, insula, ön singulat korteks, medial prefrontal korteks, orbitofrontal korteks ve dorsolateral prefrontal korteks bulunmaktadır.3

Çalışma sonucunda, romantik ilişki ayrılığı nedeniyle yas deneyimleyen kadınlarda ileri sürülen beyin bölgelerinde değişiklik olduğu gösterilmiştir. Bu kadınlarda aktive olan bölgeler, önceki üzüntü duygusu indüksiyon çalışmalarında aktive olan genellikle aynı bölgelerdi, ancak bazı ilginç değişikliklerin yönde farklılıklar olduğu gözlemlendi. Akut yas sürecinde, katılımcıların beyinlerinde aktivite değişiklikleri meydana gelmiştir. Bu değişiklikler, beyincik, ön temporal korteks, insula, ön singulat korteks ve prefrontal korteks gibi bölgelerde gözlemlenmiştir. Başlangıçta daha yüksek yas düzeyine sahip olan katılımcılar, beyincik haricinde tüm bu bölgelerde daha büyük oranda aktivite azalması yaşamışlardır. Ancak normal üzüntü, yas ve depresyon arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak için ek görüntüleme çalışmaları yapılması gerekmektedir.

Kapatırken

Yasın nörobiyolojisi, şaşırtıcı bir şekilde ödül mekanizması ile ilişkili olup psikiyatrik rahatsızlıklar ile bağlantılıdır. Yas sürecinin nörobiyolojik arka planını anlamak; duygusal ve bilişsel süreçlerin karmaşıklığına dair daha derin bir anlayış kazanmamıza olanak sağlayabilir, bu da duygusal iyileşme ve destek stratejilerinin geliştirilmesine yönelik yeni olanaklar sunabilir.

Kaynakça

  1. O'Connor MF, Wellisch DK, Stanton AL, Eisenberger NI, Irwin MR, Lieberman MD. Craving love? Enduring grief activates brain's reward center. Neuroimage. 2008 Aug 15;42(2):969-72. doi: 10.1016/j.neuroimage.2008.04.256. Epub 2008 May 10. PMID: 18559294; PMCID: PMC2553561.
  2. O'Connor MF. Grief: A Brief History of Research on How Body, Mind, and Brain Adapt. Psychosom Med. 2019 Oct;81(8):731-738. doi: 10.1097/PSY.0000000000000717. PMID: 31180982; PMCID: PMC6844541.
  3. Carmassi C, Shear KM, Corsi M, Bertelloni CA, Dell'Oste V, Dell'Osso L. Mania Following Bereavement: State of the Art and Clinical Evidence. Front Psychiatry. 2020 May 6;11:366. doi: 10.3389/fpsyt.2020.00366. PMID: 32435209; PMCID: PMC7218050.
  4. Kristensen P, Weisæth L, Heir T. Bereavement and mental health after sudden and violent losses: a review. Psychiatry. 2012 Spring;75(1):76-97. doi: 10.1521/psyc.2012.75.1.76. PMID: 22397543.
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Başlayın