
Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınCarl Jung Kimdir? Carl Jung'un Hayatı
Carl Gustav Jung, 1875-1961 yılları arasında yaşamış İsviçreli bir psikiyatrdır. Günümüzde analitik psikolojinin kurucusu olarak bilinmektedir. 1875 yılında İsviçre’nin küçük bir kasabası olan Kessewil’de doğan Jung, iyi eğitimli bir aileden gelmekteydi. Altı yaşındayken babasının yönlendirmesi ile Latince öğrenmeye başlamış ve sonrasında diğer antik dillere de ilgi duymuştur. Eğitimine Basel kentinde bir yatılı okulda devam etmiştir fakat okul ile arasının pek iyi olmadığı söylenmektedir [1].
Jung, çocukluğunda dil öğrenmeye ve antik edebiyata olan ilgisi sebebiyle arkeolog olmak istese de sonrasında Basel Üniversitesinde tıp okuyup psikiyatri alanında uzmanlaşmıştır. Mezuniyetinden sonra Zürih’te bir hastanede çalışmaya başlamış ve Zürih Üniversitesinde dersler vermiştir [1].
Yaşamı boyunca çeşitli ilgi alanlarından beslenerek topladığı bilgi birikimi sayesinde Jung, kişilik, arketipler, bilinçdışı, rüya analizi, sembolizm, psikoloji ve din ilişkisi gibi birçok alanda çalışmalar yapmıştır. Psikolojiye en çok katkıda bulunan figürlerden biri olarak, 1961 tarihinde Zürih’te hayatını kaybetmiştir.
Carl Jung ve Freud
20. yüzyılın başlarında Jung, Freud ile yakından ilişki kurmuştur. Öyle ki Freud, Jung’u psikanalizin bir sonraki varisi olarak görmüştür. Birlikte gezilere çıkıp uzun süre vakit geçirdikleri ve hatta birbirlerinin rüyalarını analiz ettikleri söylenmektedir. Fakat bir süre sonra teorik duruşlarındaki farklılıklar sebebiyle Jung, Freud’un teorilerini benimsememiştir [1].
Örneğin Freud’un bilinçdışı kuramının aksine Jung bilinçdışını kişisel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışı olmak üzere ikiye ayırmıştır. Freud’a göre rüyalar bastırılmış duyguları ve çözülmemiş çatışmaları yansıtır. Jung ise rüyaların kolektif bilinçdışını yansıttığını savunmuştur.
Özellikle Freud’un insan motivasyonunu büyük ölçüde cinsel dürtülere dayandırarak açıklaması gibi sebeplerden ötürü Jung ve Freud’un aralarında fikir ayrılıkları oluşmuştur. Freud’un bilinçaltı hakkındaki görüşleri de Jung’un görüşleri ile farklılık göstermiştir. Teorik duruşlarındaki farklılıkların yanı sıra, ikili arasındaki ilişkinin Freud’un otoritesinin sarsıldığını hissetmesi sebebiyle bozulduğu da söylenmektedir [1].

Jung ve Analitik Psikoloji
Jung’a göre analitik psikoloji, bilinç ve bilinçdışını entegre etmeye odaklanan, hem kişisel hem de kolektif deneyimlerin birleşiminden oluşan, kişiliği, arketiplere, bireyselleşmeyi ve dengeli bir benliği vurgulayan bir yaklaşımdır.
Jung’un analitik psikoloji yaklaşımı, Freud’un psikanalitik yaklaşımından farklıdır. Jung’a göre terapötik ilişki, yani terapist ve danışan arasında kurulan bağ ve eşit ilişki oldukça önemlidir. Terapistin amacı danışanın travmalarını tekrar yaşaması değil, terapist ile çıktığı yolculukta kendini, bilinçdışını ve deneyimlediği problemleri anlamlandırmasıdır [4].
Jung, danışanın bilinçdışını keşfetmesi için dört teknik kullanır: vaka geçmişi, kelime ilişkilendirmesi, belirti analizi ve rüya analizi.
Vaka geçmişi yöntemini kullanarak Jung, danışanın yaşadığı olaylar veya tesadüf olarak adlandırdığı durumları incelemiştir ve ona göre bu durumlar büyük önem taşımaktaydı. Bu sebeple danışanın deneyimlediği olay ve durumları farklı bakış açılarıyla incelemenin danışanın bilinçdışını keşfetmesinde önemli rol oynadığına inanıyordu [4].
Jung, danışana göre neyin problematik olduğunu kavramak için kelime ilişkilendirme testleri kullanmıştır. Bu testte terapist, danışana 100 kelime okur, danışan ise duyduğu her kelimeden sonra hızlı bir şekilde aklına ilk gelen şeyi söyler. Jung’a göre bu metot, normalde bilinçdışına itilmiş olan zihnin bölümlerini açığa çıkarmakta etkilidir [5].
Semptom analizi, psikolojik temelli fiziksel semptomların incelenmesine dayanır. Jung’a göre semptomlar, kişinin derinlikte, yani bilinçdışında kendileri hakkında bildikleri ile bilinçli olarak farkında oldukları duyguları ve arzuları arasındaki çatışmadan kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir uzuvdaki hareket kaybının sebebi kaygıdan kaynaklanıyor olabilir. Jung her semptomun daha derin bir bilinçdışı anlamı olduğuna inanıyordu [4].
Rüya analizi de Jung’un kullandığı önemli metotlardan biriydi. Rüyalar hem bilinç hem de bilinçdışından gelen uyaranlarla oluşuyordu ve rüyaları bilinçdışının bilinç ile iletişim kurmasının bir yolu olarak görüyordu. Danışanlar ile rüyaları yorumlarken gerçek yaşantıları ile bağlantı kurmalarına özen gösteriyordu [4].
Jung Psikolojisi ve Felsefesi
Jung, çalışmalarında ve terapi seanslarında bireyselliğin önemini vurgulamıştır. Tıpkı Freud gibi bilinç ve bilinçdışını birbirinden ayırmıştır. Sağlıklı bir bireyde bu ikisinin dengeli ve uyum halinde çalıştığını, aksi halde nevroz gibi sonuçların doğduğuna inanmıştır. Bunu düzeltmenin yolu ise bilinçdışının söylemeye çalıştığı şeyi dinlemek ve onun farkında olmaktır [4].
Jung felsefesine göre bir bireyin hedefi, ruhunun bilinç ve bilinçdışı unsurlarını bütünleştirmektir. Bu unsurların hem kişisel hem de kolektif boyutları vardır. Kişisel bilinçdışında bastırılmış anılar bulunurken kolektif bilinçdışında genetik bir aktarım vardır. Jung’a göre tüm insanlığın paylaştığı bir kolektif bilinçdışı vardır ve bu bilinçdışı, kültürlerarası benzerliklerin kaynağıdır.
Kolektif bilinç ruhun derinliklerinde yatar. İnsanlığın ortak anılarının saklandığı bir depo gibidir. Aynı zamanda arketipler de bu kolektif bilincin içinde yer alır.
Carl Jung Arketipleri
Arketipler, kolektif bilinçaltında yer alan sembolik imgelerdir. Tarih boyunca insanlığın deneyimlerinin birikimi olan hikayelerin, kişilerin, yerlerin veya imgelerin sembolik biçimleridir. Rüyalarda, mitlerde veya edebiyatta görülürler. Jung’a göre persona, gölge, anima/animus, anne, çocuk, bilge yaşlı adam, benlik gibi temel arketipler vardır[3].
Jung’un en çok üzerinde durduğu arketiplerden biri personadır. Persona, bizim dış dünyaya gösterdiğimiz yüz, gerçek benliğimizi gizlemek istediğimizde taktığımız koruyucu maskedir. Özellikle sosyal beklentilere uyum sağlamamız gereken durumlarda ortaya çıkar. Fakat aynı zamanda tehlikelidir çünkü persona ile aşırı özdeşleşen biri, gerçek benliği ile bağını kaybedebilir.
Gölge, bir bakıma karanlık tarafımızı temsil eder. Kendimizde görmeyi reddettiğimiz yanımızdır ve Persona’ya zıt düşen bir arketiptir. Kişiliğimizin içgüdüsel kısmıdır. Hem kişisel hem kolektif bilinçdışını yansıttığından yaratıcı ve yıkıcı tarafları vardır. Gölge ile etkileşim halinde olmak Persona’yı dengelediğinden iyi bir benlik gelişimi için gereklidir.
Anima feminen içsel kişilik, Animus ise maskülen içsel kişiliktir. Bu arketipler hem toplumsal cinsiyet görüşlerinden hem de ebeveynlerle yaşanan deneyimlerden şekillenir. Jung özellikle eş seçiminde bilinçdışındaki Anima ve Animus’un önemli rol oynadığını savunur. Ayrıca maskülen veya feminen özelliklerin sadece bir cinsiyete özgü olmadığını, birinin diğerinden üstün olmadığını öne sürer [6].
Bir diğer önemli arketiplerden Benlik, tam gelişmiş, dengeli, olgun ve bilge bir kişiyi temsil eder. Benlik, kişiliğin tüm parçalarının uyum içinde bir araya geldiği versiyondur. Jung’a göre bu içsel bütünlüğe ulaşmak temel hedeftir. Bilinç ve bilinçdışının birliğini ve dengesini temsil eden bu arketip, daha dolu ve bütünsel bir hayata yol açar [3].

Carl Jung Psikolojik Tipler
Jung, psikolojik tipleri iki temel ayrım yaparak açıklamıştır: Dışadönüklük ve İçedönüklük. Bu iki yönelimin bireylerin dünyayla ve insanlarla ilişkilerini, enerjilerini, algılarını ve kararlarını etkilediğini savunur.
Dışadönükleri enerjilerini dışarıya yönlendirmekten hoşlanan, insanlarla etkileşime girmeyi seven ve dış gerçekliği önemseyen bir tip olarak değerlendirir. Bunun aksine, İçedönüklerin enerjilerini içinde tuttuklarını, iç dünyalarına önem verdiklerini ve dış dünya ile etkileşim kurmaktan hoşlanmadıklarını savunur [2].
Jung öne sürdüğü İçedönüklük ve Dışadönüklük kavramlarının bireyler arası kişilik farklılıklarını açıklamakta yetersiz kaldığını fark edip bireylerin bilgiyi işleme ve karar alma süreçlerini de incelemiştir. Bunun sonucunda Düşünme, Hissetme, Duyum ve Sezgi’yi de kişilik tiplerinde incelenmesi gereken kategorilere katmıştır. Jung kitabında bu tiplemeleri detaylıca açıklamıştır[2].
Düşünme ve Hissetme tiplemeleri rasyonel olarak adlandırılır çünkü Jung’a göre bu süreçler rasyonel yargıya ve bilinçli karar almaya dayalıdır. Duyum ve Sezgi ise irrasyonel işlevlerdir, algılama ve bilgi toplamaya dayalıdırlar. Rasyonel işlevler gibi mantıksal analiz ve değerlendirme içermezler.
Düşünme, rasyonel olduğundan nesnel gerçekler, mantıksal analiz ve değerlendirme gibi süreçlerle ilgilidir. Dışadönüklerde dış dünyayı anlamlandırmak ve objektif veriler ön plandayken içedönüklerde içsel algılama ve öznel anlayış önemlidir.
Hissetme genel anlamda değer yargıları ve duygusallıkla ilgilidir. Dışadönüklerde hissetme daha çok kişilerarası ilişkilerle ilgilidir ve dış dünyaya yöneliktir. Yani, duygusal tepkiler daha çok dış dünyadan gelen ipuçlarına göre şekillenir. İçedönüklerde ise kişinin içsel bütünlüğü, uyumu ve öznelliği ön plandadır.
Duyum, kişinin dıştan gelen uyaranları algılaması ile ilgili olan irrasyonel bir tiplemedir. Yani, bu algı esnasında bir yargılama veya yorumlama yoktur. Dışadönükler algıladıkları şeyin nesnel gerçekliğine daha çok odaklanırken içedönüklerin algıları öznelliklerinden ve kişisel deneyimlerinden etkilenir.
Sezgi ise doğrudan algılamaktan ziyade potansiyel veya ihtimal dahilindekilerin algılanması ile ilgilidir. Dışadönüklerde Sezgi, dıştan gelebilecek olasılıklara yöneliktir. Dış dünyadaki olasılıkları ve bağlantıları anlamlandırmaya çalışırlar. İçedönüklerde Sezgi ise kişinin zihni, bilinçdışında uyanan duygu veya düşüncelerle bağlantılıdır. Yani dış dünyadan alınan ipuçlarındansa kişinin içgörüsel süreçleri önemlidir.
Jung Kişilik Testi
Jung, dışadönük-içedönük tiplemeleri düşünme, hissetme, duyum ve sezgi tiplemeleri ile birleştirerek 8 tip kişilik olduğunu savunmuştur: içedönük düşünsel, içedönük duygusal, içedönük duyusal, içedönük sezgisel, dışadönük düşünsel, dışadönük duygusal, dışadönük duyusal ve dışadönük sezgisel. Bu sınıflandırma günümüzde bilinen MBTI kişilik testinin temellerini atmıştır.
Jung ve MBTI
MBTI, İngilizce adıyla Myers-Briggs Type Indicator, Türkçe adıyla ile Myers-Briggs Tip Göstergesi olarak bilinir. Myers ve Briggs bu testi oluştururken Jung’un teorisinden ilham alıp bu teoriyi genişletmiştir. Yargılama-algılama ikileminin Jung’un teorisinde örtük olduğunu savunup bunları kişilik testine eklemişlerdir.
Yargılama ve algılama tiplemeleri, kişinin dış dünya ile başa çıkmadaki tutumları veya yönelimleriyle ilgilidir. Yargılama tiplemesine yatkın kişiler dış dünyayla iletişim kurarken genellikle düşünme veya hissetme daha baskındır. Algılamaya yatkın olan kişilerde ise dış dünya ile başa çıkmada duyum veya sezgi daha baskındır[7].
Myers ve Briggs’in de ekleme yapması ile 16 kişilik tiplemesinden oluşan MBTI kişilik testi günümüzdeki halini almıştır. Bu teste göre bir kişiliğin İçe veya Dışadönük olabilir (I-E). Bilgiyi algılama şekli Sezgi veya Duyum olabilir (S-N). Kişinin karar verme tarzı Düşünsel veya Duyusal olabilir (T-F). Dış dünyayı algılarken baskın işlevi Yargısal veya Algısal olabilir (J-P).
Jung’un temellerini attığı bu tiplemelerin İngilizce baş harflerinden yola çıkarak günümüzdeki MBTI kişilik testinde yer alan ENFJ, ISTP, ESFP, INTJ gibi kişilik tipleri ortaya çıkmıştır.
Carl Jung Kitapları ve Sözleri
Jung, kariyeri boyunca ruh, psikanaliz, rüyalar, kişilik ve bilinçdışı gibi konularla ilgili birçok kitap yazmıştır. En ünlü kitapları arasında “Keşfedilmemiş Benlik”, “Anılar, Düşler, Düşünceler”, “İnsan ve Sembolleri”, “Analitik Psikoloji Üzerine İki Deneme” ve “Dört Arketip” gibi önemli eserler yer almaktadır.
Jung yazdığı onlarcan kitapta etkileyici sözlere yer vermiştir. Bunların bazılarını alıntılıyoruz [8]:
Kaynakça
- Boeree, C. G. (2006). Carl Jung. Archived from the original on, 6.
- Jung, C.G. (1976) Collected Works of C.G. Jung, Volume 6: Psychological Types. Princeton University Press.
- Leigh, D.J. (2011) 'Carl Jung’s Archetypal Psychology, Literature, and Ultimate Meaning,' Ultimate Reality and Meaning, 34(1–2), pp. 95–112. https://doi.org/10.3138/uram.34.1-2.95.
- Chung, M. C., & Hyland, M. E. (2012). History and Philosophy of Psychology. John Wiley & Sons.
- Marshall, C. (2023) Take Carl Jung’s Word Association Test, A Quick Route into the Subconscious (1910). https://www.openculture.com/2023/05/take-carl-jungs-word-association-test-a-quick-route-into-the-subconscious-1910.html.
- McLeod, S., PhD (2024) 'Carl Jung’s Theory of Personality: Archetypes & Collective Unconscious,' Simply Psychology [Preprint]. https://www.simplypsychology.org/carl-jung.html.
- Myers, I. B., McCaulley, M. H., Quenk, N. L., & Hammer, A. L. (1998). A guide to the development and use of the Myers-Briggs Type Indicator (3rd ed.). Consulting Psychologists Press.
- Safransky, S. (1990) Sunbeams: A Book of Quotations. North Atlantic Books.