Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınYas Ne Demek? Yasın 5 Evresi
İnsanın deneyimlediği kayıp karşısında verdiği fiziksel, duygusal ve davranışsal tepkilerin tamamı yas olarak adlandırılır. Yas süreci doğal bir süreçtir. Bu doğal süreç inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olmak üzere beş evreyi içerir.
Her insanın farklı deneyimlerden gelmiş ve farklı kişilik özelliklerine sahip olduğu düşünüldüğünde birbirinden eşsiz her bir insanın da kayıp veya ölüme karşı tepkisi birbirinden farklı olacaktır.
Dolayısıyla kayıp sonrası deneyimlenen bu beş evrenin sırası, süresi ve şiddeti kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
- İnkar: Yas sürecinin ilk evresidir. Kişi ölüm haberini aldıktan sonra olayın gerçekliğini kavramakta zorlanır ve durumu reddeder.
- Öfke: Kişi inkar ettiği durum karşısında olaydan sorumlu olduğunu düşündüğü kişilere karşı öfke duyar.
- Pazarlık: Bu evrede kişi kendi yaptığı şeyleri sorgulamaya başlar ve durumu değiştirebileceğine dair inancı vardır.
- Depresyon: Kişi bu evrede yaşadığı kaybın tam anlamıyla farkına varır. Bedensel, duygusal ve psikolojik olarak zorlanmaya başlar. Genel olarak hayata ve günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve melankolik ruh hali görülür.
- Kabullenme: Son evre olan kabullenme evresinde kişi artık yaşadığı kaybı kabullenmiştir ve bununla yaşamayı öğrenmeye başlar. Yaşadığı zorluklarla baş etme yolları geliştirir.
Çocukların Ölüm ve Yas Algısı
Yetişkinlerin ve çocukların ölümü kavrayışları ve benimseyişleri birbirlerinden farklıdır. Ölüm gerçeği çoğunlukla aynı şekilde algılansa da verilen tepkiler ölen kişinin yakınlık derecesine ve ölümün zamansızlığına göre değişebilir.
Yas kavramı, çocuk için bulunduğu gelişim aşamasına göre farklılık gösterebilir. Bu nedenle çocuğun yaşına göre onunla konuşmak ve neler yaşadığını anlamak önemlidir. Her çocuğun farklı olduğunu ve farklı süreçlerden geçebileceğini unutmamak gerekir. Çocukların ölüm karşısında verecekleri tepkileri daha iyi anlamak için önce ölüm kavramının yaşlara göre gelişimine bakmalıyız.
1. Erken Çocukluk Dönemi
Erken çocukluk yıllarında ölüm kavramı çok korkutucu gelmez. Bu kavram, çocuklar için oldukça belirsiz ve bilinmezdir. Genellikle küçük yaşlarda çocuklar, anne babalarının konuşmalarını duyarak, haberlerden öğrenerek veya ölü hayvanları görerek ölüm kavramını anlamlandırmaya çalışırlar.
5 yaşından küçük çocuklar ölüm kavramının gerçekliğini ve ciddiyetini tam olarak kavrayamazlar. Onlar için ölüm daha çok uzun bir ayrılık veya yolculuk olarak tanımlanabilir. Örneğin, 4 yaşındaki bir çocuk köpeği ölünce onun geri uyanmasını bekleyebilir. Ayrıca onlar için ölüm kavramı yalnızca canlılar için değil, cansız varlıklar için de kullanılabilir.
2. 5-6 Yaş Dönemi
5 yaşlarından sonra ise ölüm kavramı biraz daha gerçeklik kazanır ve çocuklar için korkutucu olmaya başlar. Ölümden korkan çocuk, sık sık anne babasına ölüp ölmeyeceğini sorar. Hem kendi ölümü hem de anne babasının ölümü üzerine düşünmeye ve sorgulamaya başlar.
Örneğin, ebeveynleri çocuğa ölümü uykuya benzeterek anlattıysa bazı çocuklar bu bağlamda uykuya dalmaktan korkabilir. Bu da çocukların, ölümü bir son olarak algılamakta güçlük çektiklerini gösterir. Bu nedenle ölüm kelimesi bu yaştaki çocuklar için kesinlik belirtmelidir. Ölüm yerine uykuya daldı, aramızdan ayrıldı gibi kalıplar kullanmaktan kaçınılmalıdır.
6 yaşına gelen çocuklar ölümün hastalıkla ve yaşlılıkla olan ilgisini daha iyi anlamaya başlarlar. Buna rağmen, ölen kişinin geri döneceği düşüncesine inanabilirler. İzledikleri çizgi filmlerde de ölen karakterlerin tekrar dirilmesi çocukların böyle bir algı oluşturmasını destekler niteliktedir.
3. 8-10 Yaş Dönemi
8-10 yaşlarından itibaren ölümün bir son olduğu gerçeği benimsemeye başlarlar. Fakat önemli olan başka bir husus ise ölümün deneyimlenmesidir. Yakın çevresinde ölüme tanık olmamış bir çocuğun ölüm kavrayışı tam olarak gelişmeyebilir.
4. Ergenlik Dönemi
Ergenlikte ise ölüm algısı erişkinliktekine benzer şekilde görülür. Ölüm kavramının soyutluğunun ve kaçınılmazlığının farkına varırlar. Eğer kaybedilen kişi ebeveynlerden biri ise gelecek hakkında ümitsizlik ve bağımsızlık korkusu yaşayabilirler. Bunların yanı sıra aileden ve sosyal çevreden uzaklaşma, okul başarısında düşüş görülebilir.
Çocukların korkusu yetişkinlerinkinden daha farklı olarak gözlenir. Küçük çocukların ölüm korkusu gibi gözüken korkularının altında yatan en önemli faktör yalnız kalmaktan korkmaktır. Bu yüzden anne ve babanın kayıp ve ölümle ilgili çocukla konuşmalarında dikkatli olmaları ve gerekirse bir uzman desteği almaları önem taşır.
Çocuklar Ölüm ve Kayba Tepkisi
Aile içerisinde yaşanan ölüm bütün aile bireyleri için en sarsıcı deneyimlerden biridir. Yetişkinler tepkilerini genellikle yas tutarak gösterirler. Yakınını kaybetmiş kişide devamlı ağlama, yeme-içme isteksizliği, çaresizlik ve uykusuzluk gibi belirtiler görülebilir. Ruhsal bir çöküntü, geleceğe yönelik umutsuzluk hali vardır.
Yetişkinler için normal olan bu tepkiler çocuklarda farklı şekilde gözlemlenebilir. Annesini kaybetmiş bir çocuğun en büyük kaygısı yalnız kalmış olmaktır. Çocuğun endişesi ona artık kimin bakacağı ile ilgilidir.
Ayrıca çocukların yas tutmak konusundaki yetenekleri de yetişkinlerden farklıdır. Çocuklar, yetişkinler gibi uzun süre ağlayıp üzüntülü kalmazlar. Her ne kadar kendilerini tedirgin hissetseler de dışarıdan öyle bir görünüm oluşturmazlar. Kısa bir süre sonra oyunlarına ve uğraşlarına devam edebilirler. Bazı çocuklar yaşadıkları şoktan dolayı donmuş olarak kalabilirler. Ölümle ilgili konuşulurken soru sormazlar ve duymazlıktan gelirler. Okula gitmekte direnebilir ve küçük şeylere aşırı tepki vermeye başlayabilirler.
Öte yandan bazı çocuklar ise bütün bunların tam tersi bir tepki verebilirler. Acı ve üzüntü yaşamak yerine sevinçli ve canlı olabilirler. Durduk yere gülebilir, olmayacak zamanlarda olmayacak şeyler isteyebilir, ailelerini zorlayıcı tutumlarda bulunabilirler. Çocuğun bu tutumları, yaşadığı zorlu deneyim karşısında geliştirdikleri savunma mekanizması olarak tanımlanabilir. Kimi çocuklar savunma mekanizması olarak ölen kişinin ölümüne inanmayarak inkar ederler. Bu inkar etme durumu yetişkinlerle karşılaştırıldığında çocuklarda daha uzun süreli görülebilir.
Çocuğun düşüncesinde eğer gerçeği benimserse yaşayacağı duyguların üstesinden gelememe korkusu yatar. Bu sebeple çocuk, kendini üzmek yerine ölen kişiye onu terk etmiş olduğu için öfke duyar. Fakat öfkesinin farkına varması da onda suçluluk duygusu yaratacağı için ruhsal durumu karmaşık bir hal alacaktır. Bu yüzden de verdiği bütün tepkiler çocuğun yasının dolaylı yollardan dışa vurumu olarak değerlendirilebilir.
Aile içindeki kayıpların çocukların yaşına göre farklı etkileri vardır. Okul öncesi çağda annesinin ölümünü deneyimlemiş bir çocuk, ağır ruhsal sıkıntılara yatkınlık gösterebilir. Erken yaşlarda annesini veya babasını kaybeden bir çocuğun ilerde depresyon geliştirme riski yüksek olabilir.
Fakat burada önemli olan çocuğun kayıptan sonra yaşayacağı hayattır. Çocuğun diğer yakınları ebeveynlerinin yerini sağlıklı bir şekilde doldurabilir ve psikolojik bir destek sağlanabilirse çocuk bu süreci en az sorunla atlatabilir.
Çocuklara Ölüm Nasıl Anlatılmalı?
Anne ya da babanın ölümü durumunda sağ kalan ebeveyne çok önemli görevler düşmektedir. Öncelikle, ölüm haberini vermek ebeveynler tarafından yapılmalıdır. Çünkü çocuk bu haberi duyduğunda karşısında sığınacağı birilerini bulmak ister.
Eğer anne veya baba beklenmedik bir şekilde kaybedilmiş ise çocuğun bu duruma biraz alıştırılmasında fayda vardır. Belki annesinin veya babasının hastaneye yatırıldığını ve durumunun kötü olduğunu söyleyerek çocuk duruma mental olarak biraz daha hazırlanabilir. Fakat gerçek çocuktan uzun süre gizlenmemelidir. Sağ kalan ebeveyn kendisini biraz toparladıktan ve çocuk duruma hazırlandıktan sonra çok zaman geçmeden haber verilmelidir.
Çocuk henüz yakınlarından birini kaybetmemişken de ölüm kavramı açıklanabilir. Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu olduğu çocuğa anlatılabilir. Çocuğun konuyla ilgili sorduğu sorular sabırla dinlenmeli ve onun anlayacağı şekilde kısa ve sade şekilde cevaplanmalıdır.
Ölüm kavramı açıklanırken hikaye kitaplarından veya çocuklar için hazırlanmış kısa öğretici videolardan yardım alınabilir.
Bunların dışında ölümden bahsederken veya ölüm haberini verirken çocuğun yalnız kalmadığı ve her zaman yanında olunacağı mesajını vermek oldukça önemlidir. Çocuk ağlarken ve duygularını açığa çıkarırken sıklıkla göz teması kurmak, ihtiyaç duyduğunda sarılıp elini tutarak temasta bulunmak da çocuk için fiziksel bir destek sağlar.
Yas Sürecindeki Çocukların Aileleri İçin Tavsiyeler
Ölüm sonrası, çocuğu yaşadığı ev ortamından uzaklaştırmaya çalışmak ve başka bir akrabasının yanına yollamak yanlış bir davranıştır. Eğer çocuk yine de biri tarafından bakılmak zorunda ise bu süre olabildiğince kısa tutulmalı ve bu kişi çocuğun çok iyi tanıyıp sevdiği biri olmalıdır.
Çocuk doğal olarak üzgün olacağı için onu eğlendirmeye çalışmak yanlış bir tutum olacaktır ve çocuğun aklını karıştıracaktır. Bu yüzden çocuğa duygularını o anda yaşamasına izin verilmelidir.
- Ölüm haberinden sonra evdeki diğer kişilerin yas tutarken aşırı tepki vermekten kaçınmaları çocuk için daha iyi olacaktır.
- Çocuğun tepkilerinin yetişkinlerden farklı olduğu unutulmamalı ve verdiği tepkiler için çocuk hiçbir şekilde tuhaf karşılanıp yargılanmamalıdır.
- Çocuk ölümü inkar ediyorsa bu durum olağan olarak karşılanmalı ve bir süre geçmesi beklenmelidir. Örneğin, çocuk aşırı tepkiler verip zor tutumlar sergilese bile yakınlarının olabildiğince sabırlı davranması ve onu yaralayıcı sözlerden kaçınması gerekir.
- Çocuklar bu durumlarda soru sorup durumu daha iyi anlamlandırabilmelerii için desteklenebilir. Sağ kalan ebeveynin çocuğun hep yanında olacağını belirtmesi de çocuk için önemli bir dayanaktır.
- Çocuğa üzüntüsünün anlaşıldığını söylemek, kendinizin de üzgün olduğunu belirtmek duygu paylaşımına destek olacaktır. Bu şekilde çocuk kendisini daha az yalnız hissedecektir.
- Özellikle okul çağına gelmemiş çocukları cenaze törenlerinden uzak tutmak önemlidir. Okul sonrası çağlarda ise çocuğa cenazeye gidip gitmemek ile ilgili isteği sorulmalı ve onun istekleri doğrultusunda hareket edilmelidir.
- Bilinmeyen veya cevaplanması güç sorulara çocuğu kandırmak yerine açıkça bilmediğinizi veya araştıracağınızı söylemek çocuk için daha sağlıklı olacaktır.
- Bütün bunlara ek olarak, çocuğa anlaşıldığını ve yanında olunacağını belirtmek ona destek olacaktır.
Her şeye rağmen uzun süreler boyunca, çocuğun taşkın veya kayıtsız davranışlarında, üzgün ve depresif ruh halinde bir iyileşme görülemiyorsa bir uzman psikoloğa başvurmak çocuğun kayıpla baş etmesi açısından daha faydalı olacaktır.
Kayıp ve Yas Sürecinde Psikoterapi
Yas olağan ve çoğu zaman kaçınılmaz bir süreçtir. Doğal yas sürecinde terapi almak gerekli olmayabilir. Ancak yas süreci altı ayı geçmişse ve kişi artık günlük işlevlerine geri dönemeyecek duruma geldiyse bu patolojik yas (uzamış yas bozukluğu) olarak adlandırılır ve bu durumda psikoterapiye başvurmak faydalı olabilir.
Hangi Durumlarda Psikoterapi Gerekir?
Psikoterapi sürecinde kişinin yaşadığı ve kronikleşen patolojik yas durumunun nedenleri üzerinde durulur ve kaybedilen kişi ile olan bağ incelenir. Kayıptan sonra yaşadıkları, kayıpla ve kaybedilen kişiyle ilgili düşünceleri ele alınır.
Ayrıca kişi, yas sürecinin depresyon aşamasında takılı kalmış olabilir. Bu durumda psikoterapinin yanı sıra yaşanan depresyonun şiddetine göre bir uzman doktora yönlendirilerek ilaç tedavisi de önerilebilir.
- Kaybın üzerinden altı aydan daha fazla zaman geçmişse,
- Kişi, sosyal ortamlardan kaçınıp kendini mutlu edecek aktivitelerden uzak duruyorsa,
- Kişisel öz bakımını ihmal ediyorsa,
- Günlük rutin işlerini devam ettiremiyorsa,
- Mesleki açıdan işlevselliğini yitirmeye başladıysa, işe gitmek istemiyor gitse bile çalışmakta güçlük çekiyorsa,
- Kaybedilen kişi ile arasında çözülmemiş sorunlar kaldıysa,
- Kaybedilen kişiyle arasında bağımlılık seviyesinde bir bağlanma varsa, kişi psikoterapiye başvurabilir.
Ölüm ve yas, kişi için baş etmesi oldukça zor durumlardır. Sadece patolojik yas durumunda değil, yas süreci boyunca ihtiyaç duyulduğu herhangi bir anda psikoterapi almak kişinin iyileşme sürecinde destekleyici bir rol oynar. Kendiniz veya çocuğunuz bu süreçten geçiyorsa Hiwell uzman psikologlarıyla görüşerek psikolojik destek alabilirsiniz.
Kaynakça
- Bildik, T. (2013). Ölüm, kayıp, yas ve patolojik yas. Ege Tıp Dergisi, 52(4).
- Diagnostic criteria for complicated grief disorder. (1997). American Journal of Psychiatry, 154(7), 904–910. https://doi.org/10.1176/ajp.154.7.904
- Fitzgerald, H. (2013). The grieving child: A parent's guide: Simon and Schuster.
- Kübler-Ross, E., & Kessler, D. (2014). On grief and grieving: Finding the meaning of grief through the five stages of loss: Simon and Schuster.