
Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınDisleksi, kişinin okuma, yazma ve dil becerilerini etkileyen karmaşık ve yaygın bir nörogelişimsel bozukluktur. Eğitim sistemlerinin temellerinden biri olan okuma yetisinin disleksi nedeniyle bozulması, bireylerin akademik başarılarını, öz güvenlerini ve sosyal ilişkilerini doğrudan etkileyerek geniş çapta bir zorluklar ağı yaratır.
Sinirbilim alanındaki son araştırmalar, disleksinin sadece yüzeyde görünen bir okuma sorunu olmadığını, aksine beynin derinliklerinde yer alan karmaşık nörolojik mekanizmaların bir sonucu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yazımızda, disleksi ile ilişkili beyin yapılarını ve sinirsel süreçleri inceleyerek, disleksinin nörobiyolojik temellerini anlamayı ve daha etkili müdahale stratejileri geliştirmeyi öğrenmeyi amaçlıyoruz.
Okumanın Nörobiyolojisi
Nörobiyoloji, beynin farklı bölgelerini incelemeye ve bunların işlevlerini anlamaya yardımcı olur. Beynin nasıl çalıştığını veya bazı nörolojik bozuklukların nedenlerini anlamak için sinirsel organizasyonun detaylarına bakılır. Beyin görüntüleme teknikleri, beynin işleyişini objektif bir şekilde incelememizi sağlar.
Okuma, beynin birçok bölgesinin birlikte çalışmasını gerektiren karmaşık bir işlevdir. Okumada özellikle önemli rol oynayan iki tür ağ organizasyondan bahsedebiliriz: biri beyinde yoğun şekilde iç içe geçmiş modüller olan dinlenme hali ağları (RSN'ler), diğeri ise bu RSN'ler arasında bilgi ileten merkez bölgeler.
Okuma için özellikle sol yarımküredeki bazı bölgeler kritik öneme sahiptir: sol alt frontal bölge, arka temporoparietal bölge ve ön oksipitotemporal bölge. Görsel kelimelerin oluştuğu yer arka dikkat ağıdır ve arka temporal sulkus görsel ve işitsel bilgileri birleştirir. Alt frontal girus ise dil yapıları ile ilgili analizleri destekler1.
Başlangıçta tek kelime okuma sırasında, beyinde belirli bir ağ oluşur. Bu ağda, fonetik bilgileri işleyen üst temporal bölgeler, yazım ve dil yapılarıyla ilişkilidir. Zamanla, sol ön oksipitotemporal devre, yazılı kelimeleri tanımada ve hızlı okuma işlemlerinde uzmanlaşır. Bu süreç, görsel kelime form bölgesinin (VWFA) gelişmesine yol açar; VWFA, tanıdık kelimeleri hızlı bir şekilde işlemekte etkili olur.
Uzun süreli okuma pratiği, bu devrelerin daha otomatik hale gelmesini sağlar. Ayrıca, ön inferior frontal devre yaş ve okuma pratiği ile gelişir ve çeşitli okuma işlevlerine katkıda bulunur. Bu devre dikkat, anlama ve konuşma planlaması gibi genel bilişsel işlevler için de önemlidir.
Disleksi Nedir?
Disleksi, okul çağındaki çocukların %5 ila %17'sini etkileyen ve dil seslerini tanıma, kelimeleri doğru okuma, yazma, heceleme gibi temel becerileri zorlaştıran bir öğrenme güçlüğüdür. Bu durum, bireyin zekâsı veya yaşına göre beklenenden daha fazla zorluk yaratır ve uygun eğitim verilmesine rağmen devam edebilir1. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM-5'te tanımladığı gibi, disleksi bir nörogelişimsel bozukluk olarak kabul edilir ve kelimeleri sesli okuma ile doğru yazmada zorluklarla kendini gösterir2.
Bu tür bozukluklar, genetik olup, erken yaşlarda başlar ve hayat boyu devam eder. Uzun yıllar boyunca, disleksinin, diğer öğrenme güçlüklerinden bağımsız, özel bir durum olduğu düşünülmekteydi. Yani bu zorluklar, belirgin nedenlerle (örneğin; duyusal sorunlar veya düşük zekâ gibi) açıklanamıyordu. Ancak, disleksili çocuklar ile genel öğrenme sorunları yaşayan çocuklar arasında okuma ve sesleri ayırt etme becerileri açısından büyük bir fark bulunamaması, bu tanımın sorgulanmasına neden oldu3.

Rose Raporu Nedir?
Rose Raporu, 2009 yılında İngiltere'de yayımlanan bir eğitim raporudur ve disleksiyle ilgili geniş kapsamlı bir inceleme sunmaktadır. Rapor, Sir Jim Rose tarafından hazırlanan bu çalışma, disleksinin tanımı, teşhisi ve eğitimsel müdahaleler konusunda rehberlik etmeyi amaçlamıştı. Özellikle disleksinin zekâ seviyesinden bağımsız olarak her çocukta ortaya çıkabileceğini ve etkili müdahalelerin tüm çocuklar için benzer şekilde uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır4.
Disleksinin Beyin Üzerindeki Etkileri
Disleksi, genetik ve nörobiyolojik temellere dayanabilse de şu anda kesin bir testle teşhis edilemez. Teşhis, çocuğun geçmişi, davranışları ve psikolojik değerlendirmesine dayanır. Disleksi, çocuğun genel bilişsel yetenekleriyle okuma becerisi arasında belirgin bir fark olduğunda ve fonolojik işlemleme sorunları bulunduğunda düşünülmelidir.
Disleksi olan çocuklar okuma becerilerini geliştirebilir ancak bu süreç daha zorlayıcı ve yavaştır. Disleksi erken teşhis edilirse, hedeflenmiş eğitimle okuma sonuçları iyileştirilebilir. Disleksi, okul başarısızlığı, düşük akademik performans ve duygusal sorunlar (örneğin anksiyete, depresyon) gibi diğer olumsuz sonuçlarla da ilişkilidir.
Okuma becerilerinin normal gelişimini anlamak, disleksi olan çocuklarda bu becerilerin nasıl farklılık gösterebileceğini anlamak için önemlidir. Küçük yaşlarda, disleksi olan ve olmayan çocuklar arasında büyük farklar gözlenmez ancak okul öncesi dönemde, disleksi geliştiren çocuklar kelime dağarcığı ve dil becerilerinde zorluk yaşamaya başlar. Bu nedenle, dil gecikmeleri olan okul öncesi çocuklar dikkatle izlenmeli ve gerekirse erken müdahaleye yönlendirilmelidir4.
Disleksiyle ilgili bazı yaygın yanlış anlamalar vardır. Örneğin, harfleri ters çevirme sadece disleksi olan çocuklarda değil, normal gelişim gösteren çocuklarda da görülebilir. Ayrıca, disleksi yalnızca İngilizce’de değil, diğer dillerde de ortaya çıkabilir ve çocuklar bu durumu aşmakta güçlük çekerler. Öte yandan, günlük hayatlarında gerekli olan kelimelerde yetkin hale gelebilirler.
Disleksinin Kişinin Hayatına Etkileri
Disleksi, kişinin okuma ve yazma becerilerini etkileyen bir öğrenme güçlüğüdür ve boyutsal bir bozukluktur; yani, zayıf okumadan kesin bir sınırla ayrılmayan, spektrum üzerinde bir yer tutar. Eğer disleksiye bağlı öğrenme ve okuma akıcılığı zorlukları kalıcı hale gelirse, bu durum kişinin akademik ve günlük yaşamında önemli bir engel oluşturabilir. Bu nedenle, disleksi teşhisinin konulması ve gerekli müdahalelerin yapılması, kişinin bu engeli aşmasına yardımcı olmak açısından önemlidir3.
Zayıf okuma becerisine sahip çocuklar, duygusal ve davranışsal sorunlar yaşama riski taşır. Ayrıca, uzun vadeli araştırmalar, okuma-yazma sorunlarının yetişkinlikte de devam edebileceğini ve bu durumun düşük eğitim düzeyi ve sık işsizlik gibi sorunlarla ilişkili olduğunu göstermektedir. Disleksisi olan bazı bireyler, uygun destek ve düzenlemelerle bu zorlukların üstesinden gelebilse de yeterli destek alamayanlar için disleksi ciddi bir engel oluşturabilir.
Okuma Bozuklukları Nelerdir?
Okuma bozuklukları, kişinin okuma becerilerini etkileyen çeşitli durumları içerir. Disleksi, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), Görme Bozuklukları, Algısal Motor Bozukluklar, Okuma Anlama Zorlukları, Okuma Hızı Sorunları bu durumlar arasındadır.
1. Disleksi
Okuma, yazma ve heceleme becerilerinde güçlük oluşturan, genellikle genetik veya nörolojik kökenli bir bozukluktur. Disleksi, okuma hızını ve doğruluğunu etkileyebilir ve genellikle ses bilinci (fonolojik farkındalık) ile ilgili zorluklarla ilişkilidir.
2. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
DEHB, dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite ile karakterizedir. Bu bozukluk, okuma sürecinde dikkat eksikliklerine ve dolayısıyla okuma becerilerinde zorluklara neden olabilir.
3. Görme Bozuklukları
Görme problemleri, bireyin harfleri ve kelimeleri doğru bir şekilde görmesini zorlaştırarak okuma becerilerini etkileyebilir. Bu bozukluklar genellikle gözlük veya diğer görme düzeltme araçları ile yönetilir.
4. Algısal Motor Bozukluklar
Bu bozukluklar, göz ve el koordinasyonu gibi motor becerileri etkileyebilir ve bu da okuma sürecini zorlaştırabilir. Okuma sırasında gözlerin satırlar arasında hareket etme becerisi etkilenebilir.
5. Okuma Anlama Zorlukları
Okuma anlama bozuklukları, bireyin okuduğu metni anlamakta zorlanmasını içerir. Bu, kelime tanıma ve metin anlama arasındaki bağlantının güçsüz olması ile ilişkilidir.
6. Okuma Hızı Sorunları
Bazı bireyler, kelimeleri ve cümleleri hızla okuyamamak gibi zorluklar yaşar. Bu, genellikle okuma akıcılığı ve işleme hızının düşük olması ile ilişkilidir.
7. Dil Gelişim Bozuklukları
Çocuklarda dil gelişim bozuklukları, kelime dağarcığının sınırlı olmasına ve dil becerilerinin yetersiz olmasına yol açabilir, bu da okuma becerilerini etkiler.

Okuma Bozuklukları ile Disleksi Nerede Ayrılır?
Okuma bozuklukları genellikle daha geniş bir yelpazeyi kapsar ve çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir, bu da onları disleksiden ayıran önemli bir faktördür. Disleksi, özel bir okuma bozukluğudur ve genellikle genetik veya nörolojik faktörlerden kaynaklanır, belirli bir okuma ve yazma zorluğuna işaret eder. Ancak, okuma bozuklukları tanımlanırken genellikle net sınırlar koyulmadığı için, disleksiyi diğer okuma güçlüklerinden ayırt etmek zorlaşabilir. Bu belirsizlik, disleksi teşhisinde standart bir ölçüt oluşturmayı güçleştirir ve bazı bireylerin doğru bir şekilde teşhis edilmesini veya uygun müdahalelerin uygulanmasını engelleyebilir. Sonuç olarak, disleksi ve diğer okuma bozukluklarını ayırt etmek ve etkili bir tedavi süreci sağlamak için daha net ve kesin kriterlere ihtiyaç vardır.
Disleksinin artan teşhis oranları, hem bu bozukluğun daha fazla fark edilmesinden hem de aşırı teşhis sorunundan kaynaklanabilir. Eğitimciler ve sağlık profesyonelleri disleksiyi daha iyi anladıkça, daha fazla vaka teşhis edilmektedir. Bazı durumlarda, maddi imkânı olan aileler tarafından özel değerlendirmeler yaptırılarak da disleksi teşhisi gerçekleşebilir. Ancak bu durum kimi bazı çocukların gereğinden fazla teşhis edilmesine yol açabilmektedir2. Bu iki faktör birlikte değerlendirildiğinde, disleksi teşhis oranlarının artışını etkileyen birden fazla durum ortaya çıkar4.
Peki Disleksi Tanımının Genişletilmesi Ne Anlama Gelir?
Disleksi tanımının genişletilmesi, disleksi olarak kabul edilen durumu daha geniş bir spektrumda ele almayı ve sadece belirli belirtilerle sınırlı kalmayarak, farklı seviyelerde ve çeşitlilikteki okuma ve yazma zorluklarını da kapsayacak şekilde tanımayı ifade eder. Bu, daha fazla bireyin disleksi olarak değerlendirilmesine ve daha geniş bir müdahale ve destek yelpazesinin sağlanmasına olanak tanır. Genişletilmiş tanım, disleksiyi sadece belirli bir şiddet veya semptomla sınırlamaktan ziyade, bireylerin farklı okuma zorluklarını ve bu zorlukların eğitimdeki etkilerini daha kapsamlı bir şekilde ele alır4.
Disleksi tanımının genişletilmesi, eğitim politikalarını ve müdahale stratejilerini önemli ölçüde etkileyebilir. Genişletilmiş bir tanım, daha fazla bireyin disleksi olarak tanımlanmasına yol açabileceğinden eğitimcilerin ve uzmanların daha geniş bir yardım ve destek sağlayabilmesini gerektirir. Eğitim politikaları, daha fazla kaynak ve özel eğitim stratejileri talep edebilir. Ayrıca, müdahale stratejileri, daha kişiselleştirilmiş ve bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanmış olmalıdır. Bu değişiklikler, disleksi ile başa çıkmada daha etkili bir sistem oluşturabilir.
Uzun vadeli takip çalışmaları, disleksinin yetişkinlikte de devam ettiğini gösterir2. Bu çalışmalar, disleksi sorunları yaşayan bireylerin düşük eğitim düzeyleri, vasıfsız işlerde çalışma ve yüksek işsizlik oranları gibi sorunlar yaşadığını ortaya koyar. Bu sonuçlar, eğitim stratejilerinin disleksiyi erken yaşta tanıyıp etkili müdahaleler yapması gerektiğini vurgular. Ayrıca, eğitim politikaları ve tedavi planları, disleksinin uzun vadeli etkilerini dikkate alarak daha kapsamlı ve sürekli destek sağlamalıdır. Bu tür veriler, eğitimcilerin disleksiyi daha etkili bir şekilde ele almasına neden olur3.
Kapatırken
Disleksi, beynin dil ve okuma ile ilgili bölgelerinin karmaşık etkileşimlerini anlamamıza kapı aralayan bir pencere sunmaktadır. Sinirbilim alanındaki ilerlemeler, disleksiye dair nörolojik altyapıyı daha derinlemesine incelememize olanak tanımakta ve bu durum, bireylere özgü destek ve müdahale stratejilerinin geliştirilmesine zemin hazırlamaktadır. Beynin yapısal ve işlevsel özellikleri ile disleksi arasındaki bağlantıların keşfi, sadece bu öğrenme güçlüğü ile mücadele eden bireylerin yaşam kalitesini artırmakla kalmayıp aynı zamanda sinirbilimin insan beyninin karmaşıklığını anlamadaki rolünü de pekiştirmektedir. Disleksi araştırmalarının gelecekteki bulguları, beynin adaptasyon ve nöroplastisite kapasitesini daha iyi anlamamıza ve eğitim yaklaşımlarını daha da özelleştirmemize yardımcı olacaktır.
Kaynakça
- Munzer, T., Hussain, K., & Soares, N. (2020). Dyslexia: neurobiology, clinical features, evaluation and management. Translational pediatrics, 9(Suppl 1), S36–S45. https://doi.org/10.21037/tp.2019.09.07
- American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5). Washington: American Psychiatric Pub, 2013.
- Snowling, M. J., Hulme, C., & Nation, K. (2020). Defining and understanding dyslexia: past, present and future. Oxford review of education, 46(4), 501–513. https://doi.org/10.1080/03054985.2020.1765756
- Rose, J. (2009) Identifying and Teaching Children and Young People with Dyslexia and Literacy Difficulties: An Independent Report.