Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınÖdüle Değer Bir Kimyasal: Dopamin Hormonu Nedir?
Tam şu an, rayları gökyüzünün derinlikleriyle yeryüzünün gizli güzellikleri arasına döşenmiş bir trene bindiniz. Yüzünüze çarpan rüzgârın tatlı gücünden anlıyorsunuz ki çok hızlı bir seyahat içindesiniz.
Daha önce hiç görmediğiniz renkler, her bir notası ruhunuzu dans ettiren müzikler, duyumsadığınız tatları unutturacak kokular eşliğinde, sihirli bir orman içindeki şelaleden geçiyorsunuz. Okyanus, deniz ve ırmakların kavuştuğu görsel bir şölenin ortasında duruyorsunuz.
O da ne? Biraz ötede tüm ihtişamıyla duran bir çeşme görüp o an ne kadar susadığınızı fark edince koşup kana kana su içmeye çalışıyorsunuz. İçiyor içiyor kanamıyorsunuz, derken gözlerinizi açtınız! Aslında bir rüyadaydınız. Uyandığınızda görüyorsunuz ki gerçekten de diliniz damağınız kurumuş, çok susamışsınız. Mutfağa yönelip bir bardak su alıyorsunuz ve içtiğinizde çok iyi hissediyorsunuz.
Bu rüyadaki gibi, iyi hissettiren deneyimlerin benzerlerini dopamin yaşatmaktadır. Su içmek için yataktan kalkmak gibi, karşılanmayan ihtiyaçlar için motive edilirken ve doyum / haz süreçleri ile birlikte daha birçok alanda rol oynayan dopamini bu yazımızda keşfediyoruz.
Dopamin Nedir?
Dopamin hormonu olarak bilinse de, bu kimyasal aslında hormon değil bir nörotransmitterdir. Yani beyinde sinir hücrelerinin iletişiminde kullanılan ve insan vücudunun doğal olarak ürettiği bir beyin kimyasaldır. Ancak bu iki terim sıkça karıştırıldığı için dopamin hormonu olarak bilinir.
Yeterli miktarda dopamine sahip olmak hem vücudun hem de beynin işlevselliği açısından hayati bir öneme sahiptir. Dopamin sinir hücrelerinin birbirine gönderdiği mesajların aracısıdır. Beynin ortasındaki bir grup sinir hücresi tarafından üretilir ve haberleşme sistemi içinde beynin diğer bölgelerine mesajlar gönderir2. Bu haberleşme sisteminin akış kalitesi, hem fizyolojik hem de psikolojik süreçler için değer taşımaktadır.
Bunlarla birlikte, dopaminin iyi hissetmemizde rol oynayan hormonlardan sadece biri olduğunu ve tek işlevinin de bu olmadığını gözden kaçırmamak gerekir. “Zevk hormonu” olarak veya “mutluluk hormonu” olarak iyi hissettirme yönüyle bilinse de işlevleri bununla sınırlı değildir.
Dopamin Ne İşe Yarar?
Dopamin vücut işlevleri açısından oldukça kritik bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Dopamin iyi hissetmemizi sağlayan bir beyin kimyasalı olmakla kalmaz, vücudun birçok farklı bölgesinde görev alır. Dopaminin işlevleri şöyle özetlenebilir:
- Aşık olma hissi
- Ruh hali ve duyguların düzenlenmesi
- Haz ve ödül arama davranışları
- Hareketlerin düzenlenmesi (motor işlevler)
- Ağrı ve acı algısı
- Uyku düzenlemesi
- Bağımlılık gelişimi
- Hafıza
- Öğrenme
- Dikkat ve konsantrasyon
Kendini iyi hissetme ve zevk hormonu olarak adlandırılan bu önemli nörokimyasal ruh hâlini destekler, motivasyonu ve dikkati arttırır. Ayrıca hareketi, öğrenmeyi ve duygusal tepkileri düzenlemeye yardımcı olur1.
Dopaminin gerçekten de önem arz eden yönü ödül ve zevktir. Peki dopamin nasıl artar? Yemek yemek, su içmek, yarışma kazanmak, seks yapmak gibi davranışlar sergilediğimizde haz, hatta öfori (çoşku) duygularına kapılırız ve bu davranışları pekiştirmek isteriz. Bunların hepsi dopamin ile ilişkilidir ve bizi hayatta kalmaya, üremeye teşvik eder3.
Aşk Ne Salgılar? Aşk ve Dopamin
Diğer organizmalara nazaran oldukça karmaşık olan insanın aşk, yaratıcılık, hatta politik bağlılık gibi bir dizi faaliyetinden de dopamin sorumludur3. Bir kimyasalın hayatımızın bu denli çeşitli alanında rol oynayabileceğini düşünür müydünüz?
Dopaminin Bedensel İşlevleri
Dopamin, yukarıda belirttiğimiz gibi, öğrenme ve dikkat, ruh hali, hareket alanlarındaki işlevlerinin yanı sıra, aşağıdaki alanlarda da rol oynar4.
- Nabız
- Böbrek fonksiyonu
- Kan damarı fonksiyonu
- Uyku
- Ağrının işlenmesi
- Emzirme
Bunlara ek olarak dopamin, kan dolaşımına salınır ve “savaş ya da kaç” tepkisinde küçük bir rol oynar. Savaş ya da kaç tepkisi, bir tehlikeden kaçma ihtiyacı algılandığında veya gerçek stresli bir durumda vücudun verdiği tepkiyi ifade eder5.
Dopamin Nasıl Hissettirir?
Dopamin istemenize, arzulamanıza, araştırmanıza ve arayıp bulmanıza yol açar. Genel uyarılma seviyesini ve hedefe yönelik davranışı artırır. Sizi fikirler hakkında meraklandırır ve bilgi arayışınızı besler1.
Bir fizyolojik ihtiyacımızı karşılarken ya da rutin işler yaparkenki dopamin seviyemiz ile bir başarı ya da gerçekleşen bir hayalimiz sonucu ortaya çıkan dopamin, aynı düzeyde olmayabilir.
İyi Hissettiren Dopaminin Öteki Yüzü
Dopamin, sık sık Instagram'ı kontrol etmekten madde kullanımına kadar keyif veren davranışların tekrarlanacağı döngüler (ödül arayışları) yaratabilir. Ayrıca, dopamin eksikliği veya fazlalığı birçok farklı probleme yol açabilir:1.
- Alzheimer hastalığı
- Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
- Psikoz ve şizofreni
- Parkinson hastalığı
- Gelişim sürecindeki zihinsel engeller
- Depresif bozukluklar
- Aşırı yeme
- Bağımlılık ve kumar
- Titreme ve denge kaybı
- Odaklanamama ve düşük enerji
- Yorgunluk ve halsizlik
- Başkalarının fark edebileceği kadar yavaş hareket etmek
Dopamin Toleransı ve Dopamin Detoksu
Merak edilen dopamin orucu ya da dopamin detoksu nedir? Kaliforniyalı psikiyatrist Dr. Cameron Sepah tarafından yaratılan dopamin orucuyla amaçlanan modern teknoloji merkezli bir toplumda yaşama eşlik eden sürekli sağlıksız uyaranların (mesajlar, bildirimler, sesli uyarılar/bip sesleri, zil sesleri) daha az egemen olabileceği bilişsel davranışçı terapiye dayalı bir yöntemdir6.
Bu yöntem, bize anında fakat kısa ömürlü bir haz sağlayan ve ödüle teşvik eden uyaranlara otomatik yanıt vermek yerine, beynimizin potansiyel bağımlılık yaratan bu “bombardımana” ara vermesine ve kendini yenilemesine izin vermemize dayanıyor. Sonuçta, kendimizi yalnız, sıkılmış hissetmemize ya da daha basit aktiviteler yapmaktan zevk almamıza alan açarak, hayatımız üzerine kontrolü yeniden kazanmamıza ve mutluluğumuzu engelleyebilecek dürtüsel davranışlarla daha iyi başa çıkmamıza odaklanıyor6.
Dopamin Toleransını Düşürmek
Kahveyle aranızın pek de iyi olmadığını düşünelim. Böyle bir durumda, kahvenin bir bardağı bile uykunuzu açıp sizi zinde ve iyi hissettirmeye yetebilirken bu eşliği devam ettirdiğinizde bir bardak, hatta zamanla 3-5 bardak bile vücudunuzda çok bir etki yaratmamaya başlar (Kafeinin zararlarını bir kenara bıraktığımızı varsayıyoruz).
Sonuçta, belirgin bir etki-heyecan yaratacak kahve yani kafein miktarının zamanla artmasının, dolayısıyla daha fazlasına ihtiyaç duyma durumunun bir tolerans geliştirme olduğunu söyleyebiliriz.
Kafein örneğiyle açıklanan bu kavram, dopamin detoksunun mantığını anlamak için önemlidir: Homeostazı (vücudun dengesi) korumaya programlanan bedenimiz, anlık haz üreten fazla sayıda dopamine maruz kaldığında -yani bir bombardımana uğradığında- standart aktivitelere karşı zamanla tolerans geliştirir. Bu nedenle günlük hayatta bize fayda sağlayacak basit eylemleri bile yapmakta zorlanmaya başlarız; inanılmaz sıkılırız ve bir türlü odaklanamayız. Bizi heyecanlandıracak yeni şeyler isteriz, yararlı ya da besleyici olup olmadığına bakmaksızın hep daha fazlasını isteriz.
Anlık Hazlarla Savrulan Beynimize “Dur!” Demek
Günümüzde, Instagram’ın keşfet bölümündeki sayısız ilgi çekici gönderinin ya da sadece öğle yemeğine eşlik etmesi için ziyaret ettiğimiz YouTube’un benzer içerik önerilerinin saatlerimizi almasına bir şekilde maruz kalsak da, tepkisi otomatikleşen bir kurban rolünü kabullenmek, insan kadar sofistike bir varlık için oldukça basit bir kaçış yolu gibi görünüyor.
Hayatımız üzerindeki kontrolümüz, aslında değiştirebileceğimiz şeylerin de olduğunu fark ettiğimiz anda başlıyor. Fark ettikten sonra, değişime doğru atacağımız adımların şekli de büyüklüğü de bize kalıyor. Öyleyse şunu söyleyebiliriz ki verdiği hazza tolerans geliştirmiş olduğumuz için dikkatimizi toplayıp gerçekleştirmekte zorlandığımız aktiviteleri (egzersiz, resim yapmak, kitap okumak, yazı yazmak, doğa ile temas etmek) hayatımıza dâhil etmek, verimimizi arttırıp gelişimimizi desteklemek elbette ki mümkün.
Hatırlamak gerekir ki iyiye yönelik de olsa alışkanlıklarımızı değiştirmek zaman, emek ve istikrar ister. Bu yüzden zorlanıyor olmak oldukça anlaşılır. Zorlandığımız noktada, aslında kendimize paha biçilmez bir yatırım yapıyor olduğumuzu düşünmek bizi içten şekilde sarıp sarmalayabilir. Belki bunu yapmak için tam da şu an doğru zamandır, ne dersiniz?