Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınDoğa ve İnsan
İnsan hayatı doğa ve çevre ile ayrılmaz bir bağa sahiptir. Doğanın ruh ve beden sağlığına katkılarını hissetmek için doğada ufak bir gezintiye çıkmak bile yeterlidir. Doğa ve insan birbirleri içinde var olurken sürekli olarak da birbirlerini etkilerler. Bu nedenle birinde yaşanan bir değişim bir diğerini de dolaylı veya doğrudan mutlaka bir dönüşüme uğratır.
Günümüzde inkar edilemez boyutta küresel bir iklim krizi yaşanmaktadır. Yaşanan bu krizle birlikte biz insanlar kaçınılmaz olarak biyolojik ve psikolojik olarak bu durumdan farklı ölçülerde etkilendik ve etkilenmeye devam ediyoruz.
İklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı olarak ruh sağlığı problemlerinde de artışa yol açması kaçınılmazdır. Bu konuda kaygı duymak, üzüntü, endişe, çaresizlik gibi olumsuz duygular son derece normaldir. Bu duygularla başa çıkmakta zorlanabiliriz.
İklim krizinin psikolojimize etkilerini anlamak için farklı disiplinler ve görüşlerin bir araya gelmesiyle, yeni kavramlar literatürümüze girmiştir. Bunlardan biri de bu yazıda ele aldığımız eko-anksiyete kavramıdır1.
Ekoloji ve Anksiyete
İki farklı alandan temelini alan ve zaman zaman eko-kaygı veya çevre kaygısı olarak da anılabilen eko-anksiyete, doğa bilimi (ekoloji) ve psikoloji alanında adını sıkça duyduğumuz anksiyete kavramlarından oluşturulmuş bir terimdir.
Anksiyete, en genel anlamıyla gelecekte bir felaketin olabilirliğine dair korkunun eşlik ettiği yoğun bir endişe hali olarak tanımlanmıştır. Daha çok geleceğin belirsizliği, ön görülemezliği ve yine gelecekteki bir durumun kişi için bir tehdit ihtimali taşıması ile ilgilidir. Doğa bilimi ekoloji ise dünya üzerindeki tüm canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle girdiği ilişkileri ele alır.
Eko-Anksiyete (Çevresel Kaygı) Nedir?
Birçok farklı tanımı yapılan eko-anksiyete, American Psychology Association (APA) tarafından “sürekli devam eden bir çevresel kıyamet korkusu” olarak tanımlanmıştır2.
Bu anlamda eko-anksiyete için bireyin içinde bulunduğu çevre ve yaşanan ekolojik felaketlerle bağlantılı olarak dünyanın gidişatı ile ilgili sürekli bir endişe halinde olmasıdır demek çok da yanlış olmaz.
Eko-anksiyete olası ekolojik felaketler ve dünya gündemizde varlığını çokça gösteren iklim krizi ile yakından ilişkili bir kavramdır. Böyle bakıldığında en genel hali ile var olan somut veriler ve olası çevresel felaket ihtimalleri ile birlikte kişinin dünya üzerindeki tüm canlıların yaşamından emin olamaması ve bu belirsizlikle beraber bunun hakkında yoğun bir endişe duyması olarak tanımlanabilmektedir1.
Eko-Anksiyete Belirtileri
Eko-anksiyete nasıl anlaşılır? Çevresel kaygı içinde misiniz? Eko-anksiyete belirtileri genel anksiyete belirtilerinden çok da farklı değildir. Bu kaygının içerik bakımından çevreye yönelik olması temel özelliğidir. Aşağıda çevresel kaygının belirtilerini bulabilirsiniz:
- İklim krizi hakkında çaresiz hissetmek
- Çevre sorunlarıyla ilgili yaygın korku veya endişe hissi
- Odaklanmakta güçlük yaşamak
- Uykusuzluk ve yorgunluk
- Küresel liderlerin çevre için daha fazlasını yapmaması nedeniyle hayal kırıklığı ve öfke
- Dünya ve çevre hakkında takıntılı düşünceler
Eko-Anksiyete Bir Hastalık Mıdır?
Eko-anksiyete bir “bozukluk” ya da bir hastalık olarak kabul edilmemektedir. Çünkü bu kaygı, kişinin içinde bulunduğu dünyanın değişiminden doğrudan ya da dolaylı şekillerde etkilenmesinin doğal ve anlaşılır bir sonucudur.
Ancak eko-anksiyete ile birlikte kişiler zaman gündelik hayatlarında birtakım kaçınma davranışları içerisine girebilmekte ve endişenin yoğunluğunun ve şiddetinin artmasıyla bu durum zamanla başka psikolojik problemlere yol açabilmektedir.
Eko-anksiyete ile kişiler gelecek ve gelecekteki yaşamları konusunda içlerinde davamlı bir endişe taşırlar. Bu endişe sadece kendi yaşam gelecekleri için değil bir sonraki nesiller yani dünyanın geleceği için de geçerlidir. Öyle ki eko-anksiyete bireyleri zaman zaman çocuk sahibi olmaktan bile geri tutabilmektedir2.
Ayrıca var olan bu endişeye paralel olarak eko-anksiyete yaşayan kişilerin günlük hayatlarında çaresizlik, mutsuzluk, keder, öfke gibi duygular çokça göze çarpabilmektedir.
Yaşanan iklim değişikliğinin doğrudan insan üzerinde yarattığı fizyolojik sorunların yanı sıra üstümüzde taşıdığımız bu uzun süreli, duygusal etkiler sonucunda da panik atak ya da depresyon gibi farklı psikolojik sorunlar ortaya çıkabilmektedir3.
Eko-Anksiyete Kimlerde Görülür?
Eko-anksiyete çevre duyarlılığı olan her bireyde görülebilir. Ancak bazı gruplar yaşam koşulları, gelecek beklentileri gibi farklı sebeplerle eko-anksiyeteye daha yatkındır. Bu gruplar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Yerlerinden edilmiş insanlar
- Kuraklaşan bölgelerde yaşayanlar
- Çevre felaketlerinde sahada çalışanlar
- Anksiyete bozukluğu veya majör depresif bozukluk yaşayan kişiler
- Düşük gelir sahibi gruplar
- Küçük çocuklar, ergenler ve yaşlı yetişkinler
Çocuk ve Ergenlerde Eko-Anksiyete
Yapılan çalışmalarca gözlemler özellikle çocuk ve genç yetişkinlerde eko anksiyetenin daha sık olduğu yönündedir. Maruz kalınan iklim krizi ve sonucunda yaşanabilecek olumsuz sonuçlar en uzun süre ve dolayısıyla en çok bu kesimi etkileyecektir bu nedenle bu yaş grubu kendi gelecekleri için daha yoğun bir endişe hali içindedirler.
Bu noktada bakım verenlere çocukları ile birlikte bu süreci daha rahat atlatmaları adına birtakım öneriler sunulmuştur. Örneğin çocukların yaşadıkları durumu anlamlandırmalarına yardımcı olmaları, endişelerinin ve ortaya çıkan duygularının oyun ve resim gibi çeşitli aktivitelerle yansıtmalarına olanak sağlamaları, çocukları medya üzerinden gelebilecek olası bilgi karmaşalarından olabildiğince korumaları ve doğa ile temaslarını arttırmaları süreci daha kolay hale getirebilmektedir4.
Eko-Anksiyete ile Nasıl Başa Çıkılır?
Eko-anksiyeteyi özellikle henüz içinde bulunduğumuz COVİD–19 pandemisi veya iklim krizi gibi doğa ve insan varlığına doğrudan bir tehdit oluşturan durumlarda haliyle daha sık gözlemlemek mümkündür1.
Eko-anksiyete ülkemizde sınırlı sayıda araştırması olan bir kavramdır fakat çevresel felaketler ve bunların olası olumsuz sonuçları bizde yoğun bir endişe yaratıyor, buna yoğun duygular eşlik ediyor ve bu durum günlük hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor olabilir. Peki, eko-anksiyeteyi azaltmak için neler yapılabilir? Bunun hakkında neler yapabileceğimize dair bazı önerileri bulabilirsiniz:
- İklim krizi, çevresel felaketlerle ilgili bilgi alınan haber kaynaklarının güvenilir olmasına özen göstermek. Bilgi kirliliğinden olabildiğince kaçınmak.
- Sosyal medyada çevre felaketi senaryoları paylaşan hesapları takipten çıkmak.
- Yaşanan çevresel felaketler hakkında beliren düşünce ve duyguların farkında olmak, onlara alan açmak.
- İklim krizi konusunda benzer duygular hisseden kişilerle bağlantı kurmak, duygu ve düşünceleri paylaşmak, sosyal bir destek almak.
- Beliren endişeden yola çıkarak bir eyleme geçmek. İklim krizini önüne geçmek için küçük de olsa bireysel adımlar atmak.
Anlaşıldığı üzere eko-anksiyete içinde barındırdığı duygular ve taşıdığı geleceğe yönelik endişesiyle insani bir haldir. Bir patoloji değildir. İnsan, içinde bulunduğu dünya var olduğu sürece vardır. Bu nedenle dünyanın olası herhangi bir tahribat veya yok olma ihtimali durumunda bunun insan üzerinde fiziksel ve psikolojik sonuçlar doğurması anlaşılırdır.
Bu noktada fark yaratan bahsedilen endişe halimizi dengede tutmanın yollarını araştırmak, beliren duygulara alan açmak, sosyal ve psikolojik destek almaktan çekinmemek ve öncelikle birey olarak dünyamız için atabileceğimiz adımları farkında olmaya başlamaktır.
Kaynakça
- Kara, Y., 2022, Ekolojik Kriz ve Anksiyete: Yeni Bir Kavram Olarak Eko – Anksiyete, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
- Aras, B. B. & Demirci, K., 2020, İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığı Üzerindeki Psikolojik Etkileri, Derleme Makale.
- Cankardaş, S. & Sofuoğlu, Z., 2021, İklim Değişikliğini ve Birey Üzerindeki Etkilerinin Gözden Geçirilmesi, Nesne Psikoloji Dergisi.
- Mayavakfı.org