İdealize Edilmiş Aşk İllüzyonu: Limerence

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Başlayın

Birçoğumuz aşktan etkilenmişizdir; ancak bazen bu aşk, kontrol edilemez bir şekilde derinleşir ve kendimizi bir yanılsamanın içine sıkışmış buluruz. Limerence, yalnızca sevgi ya da ilgi duyulan birine odaklanmaktan öte, o kişiyi neredeyse büyüleyici bir figüre dönüştürme eğilimidir. Bu, idealize edilmiş bir aşk illüzyonunun derinliklerine çekilmemize neden olabilir. Peki, bu illüzyon nasıl oluşur? Neden belirli birine karşı duyulan yoğun arzular ve takıntılar, zamanla bireyin hayatını etkileyen psikolojik bir fenomene dönüşür?

Güçlü Bir Aşk Takıntısı: Limerence Nedir?

Limerence’i ele alırken, bunun sıradan bir aşk olmadığını belirtmek gerekir. Bu, çoğu zaman mantıksız bir saplantıya ve idealize edilmiş bir gerçeklik algısına dayanır. Kişi, “limerent nesne” olarak adlandırılan kişiyi, mükemmel bir figür olarak görmekle kalmaz; onunla ilgili her detayın anlam kazanmasını ister. Bu, aslında bireyin kendi gerçekliğinden kaçma arzusu olarak da yorumlanabilir. Limerence, kişinin yaşadığı duygusal boşlukları doldurur, günlük hayatın zorluklarından bir kaçış sağlar. Fakat bu kaçış, her zaman sağlıklı mıdır?

Limerence, bireyin hayatını derinden etkileyebilir. Bir kişinin düşüncelerini sürekli olarak limerent nesne ile meşgul etmesi, günlük rutinlerinde aksaklıklara yol açabilir. İş, arkadaşlıklar ve aile ilişkileri, bu saplantı yüzünden geri planda kalabilir. Hatta birey kendini limerent nesneye daha yakın hissedebilmek için kendi yaşam değerlerinden ödün vermeye başlayabilir. Bu durumda bireyin zihninde yaratılan idealize edilmiş aşk, gerçek hayattaki ilişki dinamiklerini gölgeleyebilir ve kişinin kendine olan güvenini, özsaygısını zedeleyebilir.

Neden Aşk Takıntısı Limerence Yaşarız?

Limerence, kişisel duygusal dünyamızın bir ürünü olsa da, nörokimyasal süreçler ve psikolojik yapımızın etkisiyle ortaya çıkar. Bu durum, insan doğasının doğal bir parçası olarak kabul edilir. Ancak, Limerence'in yoğun yaşanması, bazılarımız için kısa süreli bir heyecan olarak kalırken, bazılarımız için uzun süreli ve zorlayıcı bir deneyim haline gelebilir. Peki, Limerence’i neden yaşarız? Bu sorunun cevabı, beynimizin kimyasal yapısı, duygusal bağlanma tarzımız ve çocukluk dönemindeki ilişki deneyimlerimizde saklıdır.

1. Beynin Ödül Sistemi ve Dopamin

Limerence yaşadığımızda, beynimizdeki dopamin seviyeleri artar. Dopamin "mutluluk hormonu" olarak bilinir ve ödüllendirici davranışlarla ilişkilidir. Dopaminin salınması kendimizi mutlu ve motive hissetmemizi sağlar. Sevdiğimiz bir insanla geçirilen zaman bir konuşma veya hatta küçük bir bakış, beynimizde dopamin salgısını tetikler. Bu durum o kişiyle ilgili düşüncelerimizi sürekli hale getirir ve beynimizde bağımlılığa benzer bir etki yaratır. Her dopamin salınımı bizi bir sonraki "dozu" aramaya iter.

Ancak, dopamin sadece haz ile ilişkili değildir; aynı zamanda beklenti ve motivasyonla da ilgilidir. Limerence yaşarken, kişi sadece anı değil aynı zamanda gelecekteki etkileşimleri ve olasılıkları da düşünür. Beklenti hali dopamin salgısını artırarak bireyi sürekli olarak limerent nesneye odaklanmaya yönlendirir. Bu da Limerence'i neden yaşadığımızın en temel nörobiyolojik açıklamalarından biridir.

2. Bağlanma Tarzı ve İhtiyaçlar

Çocukluk döneminde geliştirdiğimiz bağlanma tarzları, limerence yaşama eğilimimizi etkileyebilir. Güvenli bağlanma tarzına sahip bireyler, daha dengeli ve sağlıklı ilişkiler kurma eğilimindedir. Ancak, güvensiz ya da kaygılı bağlanma tarzına sahip kişiler, ilişkilerde daha yoğun duygusal bağımlılıklar geliştirebilir. Bu kişiler, limerent nesneye olan ilgilerini abartarak, karşılıklı bir bağ kurma arayışına girebilir.

Örneğin, çocukluk döneminde duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmamış bir birey, yetişkinlikte Limerence’a daha yatkın olabilir. Bu kişiler, limerent nesneye karşı yoğun bir idealizasyon sürecine girerler. Onları kurtaracak bir kahraman, hayatlarına anlam katacak özel biri olarak görme eğilimindedirler. Bu idealleştirme süreci, kişinin gerçek bir ilişki yerine, hayalinde yarattığı bir bağlanma figürüyle duygusal boşluklarını doldurmaya çalışması anlamına gelir.

otobüs durağında ilk görüşte aşk görseli

3. Duygusal Boşluk ve Yalnızlık

Limerence, çoğu zaman duygusal boşlukları doldurma çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkar. Günümüzde sosyal ilişkilerin daha yüzeysel ve hızlı olduğu, yalnızlığın ise daha yaygınlaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu durum bireylerin kendilerini daha yoğun bir şekilde duygusal bağlar arayışına itebilir. Limerence bu bağlanma ihtiyacını yoğun ve hızlı bir şekilde karşılar gibi görünse de aslında geçici bir tatmin sunar. Limerent nesne, kişinin zihninde bir kurtarıcı olarak konumlandırılır ve bireyin yaşadığı yalnızlık hissini hafifletir.

Bununla birlikte limerence, bireyin hayatındaki diğer sosyal bağlantıları gölgeleyebilir. Takıntılı bir şekilde birine odaklanmak, diğer sosyal ilişkilerin ihmal edilmesine yol açabilir. Bu da bireyin aslında gerçek bir duygusal bağlantı kuramadığı ve sürekli olarak hayalinde yarattığı bir figürle yaşadığı anlamına gelir. Limerence’in başlangıcında sunmuş olduğu sahte tatmin, zamanla bireyi daha da yalnız bir hale getirebilir.

4. Stres ve Endişe Azaltma Aracı Olarak Limerence

Stres ve endişe, beynimizin belirli hormonlar salgılayarak tepki verdiği doğal durumlardır. Limerence, bazen bu stres ve endişeyi yönetmek için bir kaçış mekanizması olarak işlev görebilir. Limerent nesneye yoğun ilgi duyan bireyler, bu kişiyle ilgili hayaller kurarak ve bu kişiyi düşünerek, gerçek hayattaki stres faktörlerinden uzaklaşabilirler. Ancak bu kaçışın da bedeli vardır. Zamanla limerent nesneye karşı duyulan arzu, bireyin hayatındaki diğer stres faktörlerini göz ardı etmesine yol açabilir. Kişi duygusal enerjisini gerçek sorunları çözmek yerine bir illüzyonun peşinden koşarak tüketir.

Limerence’in Psikolojik Süreçleri

Limerence’in temelleri, kişinin aşk nesnesiyle (limerent nesne) sürekli bir bağ kurma ve karşılıklı onay arayışı içinde olmasından kaynaklanır. Limerence, dopamin ve noradrenalin gibi kimyasalların salgılanmasını tetikleyerek, tıpkı bir bağımlılık sürecinde olduğu gibi kişiyi yoğun bir coşku haline sürükler. Bu kimyasalların varlığı, aşk nesnesini gördüğünde ya da onunla etkileşime geçtiğinde kişinin kendini inanılmaz mutlu hissetmesini sağlarken nesneye ulaşamadığında ya da karşılık bulamadığında yoğun bir kaygı yaşamasına neden olur. Bu duygu yoğunluğu Limerence’i diğer aşk formlarından ayıran temel özelliklerden biridir 1,2.

Aynı zamanda Limerence’in oluşumunda kişinin geçmiş deneyimleri ve bağlanma tarzı büyük bir rol oynar. Güvensiz bağlanma stillerine sahip kişiler Limerence’i daha sık ve yoğun bir şekilde deneyimleme eğilimindedir. Bu kişiler çocukluk dönemlerinde yeterince sağlam bağlar kuramamış ya da sevgi dolu bir bağlanma yaşayamamış olabilirler. Bu nedenle, bir ilişki kurma ve onay arayışları aşırıya kaçabilir, böylece limerence döngüsüne girerler. Bu döngü, kişiyi, aşk nesnesine karşı idealize edici bir bakış açısına hapseder ve onun kusurlarını göz ardı eder3.

Takıntılı Aşk Limerence Aşaması

Limerence, psikologlar tarafından genellikle üç ana safhada incelenir: Aşık Olma (Infatuation), Kristalleşme (Crystallization) ve Çöküş (Deterioration). Bu safhaların her biri, limerence yaşayan kişinin zihinsel ve duygusal durumunu farklı şekillerde etkiler ve ilerledikçe saplantılı bir aşk haline dönüşür.

1. Aşık Olma (Infatuation) Aşaması

Limerence’in başlangıcı genellikle limerent bireyin ilgisini çeken birini keşfetmesi ve bu kişiyle ilgili hayaller kurmaya başlamasıyla ortaya çıkar. Bu aşamada kişi, limerent nesneye dair güçlü bir çekim hisseder ve onunla daha fazla vakit geçirmek ister. Bu safhada beyindeki dopamin salgısı artar ve limerent nesne kişinin tüm düşüncelerini ele geçirir. Adeta “ilk görüşte aşk” gibi yaşanan bu aşama kişinin o kişiye dair gerçekçi olmayan beklentiler geliştirmesine yol açabilir ve bu sırada kırmızı bayrakları göz ardı edebilir.

Örneğin bir birey limerent nesnesinin en ufak hareketlerini dahi aşırı yorumlayabilir. Gülümsediğinde bu davranışı ilgi olarak algılayabilir ve yoğun bir coşku yaşayabilir. Ancak limerent nesnenin ilgisizliği veya belirgin olmayan tavırları kişinin derin bir hayal kırıklığına uğramasına neden olabilir. Bu süreçte yaşanan bu duygusal dalgalanmalar Limerence’in temelini oluşturur ve kişiyi bağımlılık benzeri bir durum içine sokar4.

2. Kristalleşme (Crystallization) Aşaması

Kristalleşme safhası, limerence’in yoğunlaştığı ve daha derin bir saplantıya dönüştüğü safhadır. Bu aşamada limerent birey, limerent nesneyi idealize etmeye başlar ve onu mükemmel bir figür olarak görür. Bu süreçte kişi, limerent nesne ile ilgili sürekli olarak ruminasyon yapar; yani nesneye dair düşüncelerini tekrarlayarak zihnini meşgul eder. Bu çoğu zaman bireyin günlük yaşamını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkiler.

Bu aşamada limerent nesneye ulaşmak ya da onun ilgisini kazanmak için çeşitli stratejiler geliştirebilir. Örneğin limerent nesnenin arkadaş çevresiyle arkadaşlık kurmaya çalışmak veya onun ilgisini çekmek için sosyal medyada onun paylaşımlarını yakından takip etmek gibi davranışlar sergileyebilir. Bu aşamada kişi, limerent nesneyi elde edemediğinde yoğun bir hayal kırıklığı ve anksiyete hissedebilir. Kırmızı bayraklar bu aşamada da göz ardı edilmeye devam eder ve kişi nesneyle yaşadığı hayal kırıklıklarını rasyonalize etmeye çalışır5.

3. Çöküş (Deterioration) Aşaması

Limerence’in son safhası olan çöküş, bireyin limerent nesneye dair ilgisinin azalmaya başlaması ve bu saplantılı durumdan uzaklaşma sürecidir. Çoğu zaman, limerent nesnenin ilgisizliği veya limerent nesnenin gerçek kimliğinin fark edilmesi kişide büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Bu hayal kırıklığı, kişinin zihninde yarattığı idealize edilmiş figürle gerçek hayat arasında bir uyumsuzluk doğurur. Çöküş aşamasında kişi yavaş yavaş limerent nesneye olan ilgisini kaybetmeye başlar ve bu saplantının aslında kendine zarar verdiğini fark eder.

Bu aşamanın sonunda kişi, limerent nesneyle olan bağını sonlandırır. Kimi zaman bu süreç acılı olabilir ve kişi limerent nesneyle kurduğu bağın bitmesiyle birlikte kendini boşlukta hissedebilir. Ancak zamanla bu saplantı sona erer ve kişi tekrar kendi duygusal sağlığına odaklanabilir. Bu aşamanın tamamlanması bireyin duygusal bağımsızlık kazanması ve kendi hayatına odaklanması için bir fırsat sunar6.

Bu safhalar limerence’in neden uzun vadeli bir ilişkiye dönüşemediğini ve genellikle duygusal dalgalanmalarla dolu geçici bir saplantı olarak kaldığını açıklamaktadır. Limerent bireyler, bu safhaların farkında olarak kendi duygusal durumlarını daha iyi anlayabilir ve böylece bu sürecin kendilerine zarar vermesini engelleyebilirler.

Limerence’i Yenmenin Yolları

Limerence’in pençesinden kurtulmak için bazı stratejiler önerilmektedir. Bu stratejiler arasında farkındalık geliştirme ve düşünce yapısını yeniden şekillendirme önemli bir yer tutar. Birinci adım olarak kişi bu idealize edilmiş aşk illüzyonunun altında yatan irrasyonel düşünceleri fark etmeli ve sorgulamalıdır. Örneğin limerent nesnenin gerçek kişiliğini tanımadan onun hakkında varsayımlar geliştirmek yerine daha objektif bir bakış açısıyla onu değerlendirmek gerekir. Bu limerence’in yoğunluğunu azaltabilir7.

İkinci adım olarak kişi limerent nesneye olan ilgiyi azaltmaya yönelik bilinçli çabalar sarf etmelidir. Bu süreçte sosyal destek almak ve kendi hayatını zenginleştirecek yeni ilgi alanlarına yönelmek oldukça önemlidir. Kişi daha fazla sosyalleşmek, hobiler edinmek veya fiziksel aktivitelerle meşgul olmak gibi adımlar atarak kendi duygusal dünyasını yeniden yapılandırabilir. Ayrıca kişinin kendisine odaklanması ve hayatındaki diğer ilişkileri güçlendirmesi, Limerence’in yarattığı takıntılı döngüyü kırmaya yardımcı olabilir8.

aşkta

Nöropsikoloji ve Limerence

Limerence'in nörokimyasal süreçlerini ve bunların nasıl tezahür ettiğini anlamak için basit bir örnek düşünelim:

Yeni bir ilişkiye başladığınızı hayal edin; daha ilk günden itibaren o kişiye karşı hissettiğiniz heyecan, beyninizde dopamin ve noradrenalin gibi kimyasalların yoğun bir şekilde salgılanmasına yol açar. Bu kimyasallar, size ani bir coşku ve enerji artışı sağlar. Kişiyle geçirdiğiniz her dakika, beyin ödül sisteminizi harekete geçirir. Bu durumda dopamin salgısı, sadece o kişiyle birlikteyken değil onu düşündüğünüzde bile artabilir. İşte limerence burada devreye girer: beyninizdeki bu kimyasal ödüller zamanla o kişiye karşı bir tür bağımlılık geliştirmenize neden olabilir.

Bir adım daha ileri gittiğimizde, sürekli olarak onunla ilgili hayaller kurmaya ve günlük yaşamda onu düşünmeden duramamaya başlarsınız. Gün boyunca işte, okulda veya sosyal etkinliklerde bile dikkatiniz dağılır; aklınız hep o kişide olur. Bu saplantılı düşünceler beyninizdeki amigdala aktivitesini de artırır. Amigdala, özellikle kaygı ve korku gibi güçlü duygularla ilişkilidir. Dolayısıyla bu kişiyle ilgili herhangi bir olumsuzluk yaşadığınızda –örneğin mesajınıza hemen cevap vermemesi– kaygı seviyeleriniz artabilir, hatta kalp atışlarınız hızlanabilir.

Bu örnek Limerence’in beyninizdeki kimyasal süreçlerle nasıl bağlantılı olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, günlük yaşantınızı ve düşünce kalıplarınızı da nasıl etkileyebileceğini daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Limerence ile başa çıkma sürecinde ise farkındalık geliştirmek, kendi iç dünyanıza odaklanmak ve sosyal destek almak oldukça önemlidir. Kendi değerlerinizi ve hayatınızdaki diğer önemli bağlantıları yeniden öncelendirdikçe Limerence’in üzerinizdeki etkisi azalabilir.

Limerence ve Gerçek Aşk: Farklılıklar Nelerdir?

Limerence ve gerçek aşk, ilk bakışta benzer duygusal deneyimler gibi görünse de derinlemesine incelendiğinde farklı yapılar ve dinamikler içerir. Limerence çoğu zaman güçlü bir çekim, hayranlık ve saplantılı bir bağlılık şeklinde kendini gösterir. Bu hisler limerent nesneye karşı takıntılı bir bağlılık yaratır ancak bu bağlılık her zaman sağlıklı ve uzun vadeli bir ilişki anlamına gelmez. Gerçek aşk ise, daha derin, karşılıklı bir bağlılık ve duygusal destek sunan bir yapıya sahiptir.

1. Derinlik ve Karşılıklı Destek

Gerçek aşk iki insanın birbirine olan bağlılığı, güveni ve desteği üzerine kurulur. Bu, zamanla gelişir ve genellikle güçlü bir duygusal bağla birlikte gelir. Gerçek aşkta partnerler birbirlerinin ihtiyaçlarını anlamaya, destek olmaya ve birlikte büyümeye odaklanır. Bu bağlamda ilişkideki sevgi sadece karşılıklı hislere değil aynı zamanda birbirini anlamaya dayalıdır.

Örneğin Sevgi ve Ali’yi düşünelim. Sevgi, hayatının zor dönemlerinden geçerken Ali’nin onun yanında olmasıyla aralarındaki bağlılığın güçlendiğini hisseder. Ali, Sevgi’nin zorluklarla başa çıkmasına yardım ederken aynı zamanda onun başarılarını kutlamayı da unutmaz. Bu karşılıklı destek onların gerçek aşkı oluşturur. Limerence’de ise genellikle bu tür bir derinlik ve karşılıklı bağlılık eksiktir. Limerent birey daha çok nesnesine dair hayaller kurarken onun gerçek ihtiyaçlarını ya da beklentilerini göz ardı edebilir. Bu da Limerence’in genellikle tek taraflı ya da yüzeysel bir duygu olarak kalmasına yol açar.

2. İdealizasyon vs. Gerçekçi Bir Algı

Limerence, kişinin limerent nesneyi mükemmel bir figür olarak görmesiyle karakterizedir. Bu süreçte kişi limerent nesnenin kusurlarını görmezden gelmeye eğilimlidir ve onu idealize eder. Limerence’in zihin yapısı nesneye dair gerçekçi olmayan bir bakış açısına sahip olmamıza neden olur. Limerent birey, nesneyi kusursuz ve ideal bir sevgili olarak görürken, onun gerçek kişiliği hakkında eksik bilgiye sahip olabilir.

Gerçek aşkta ise, partnerler birbirlerini olduğu gibi kabul ederler. Bu, sevdiğimiz kişinin kusurlarını ve zaaflarını da görmemizi sağlar ve onları oldukları gibi kabul etme sürecini içerir. İdealizasyon, zamanla gerçekliğe uyumsuzluk ve hayal kırıklığı yaratabilir.

3. Zaman ve Devamlılık

Gerçek aşk zamanla derinleşir ve olgunlaşır. Bu süreçte, çiftler birbirleri hakkında daha fazla şey öğrenir, birlikte sorunları çözer ve hayatlarını paylaşarak bir bağ kurarlar. Gerçek aşk, hem duygusal hem de fiziksel olarak zamanla güçlenir. Limerence ise, genellikle kısa sürelidir. Bu durum, heyecanla başlayıp zamanla zayıflayan bir eğilime sahiptir. Limerence’de kişi, duyguların yoğunluğunu zamanla kaybedebilir veya limerent nesne ile gerçek bir ilişki yaşama şansı bulduğunda hayal kırıklığına uğrayabilir. Çünkü limerence, uzun vadeli bağlılığa dayalı bir ilişki yerine, geçici bir tutku ya da heyecanı temel alır.

4. Kendi İhtiyaçlarını ve Kimliğini Kaybetme

Limerence yaşayan bireyler, limerent nesneye o kadar yoğun bir ilgi duyar ki kendi kimliklerini ya da ihtiyaçlarını geri plana atabilirler. Limerence bazen bireyin kendi isteklerini ve sınırlarını ihmal etmesine neden olur. Bu durumda kişi limerent nesnenin ilgisini kazanmak için sürekli olarak kendi kişiliğinden tavizler verebilir. Gerçek aşkta ise kişiler birbirlerinin yanında kendilerini özgürce ifade edebilir ve kendi kimliklerini koruyabilirler.

Gerçek bir aşk ilişkisi, her iki partnerin de kendi bireyselliğini/sınırlarını koruyarak birlikte büyümelerine izin verir. Bu sağlıklı sınırlar, onların ilişkisini güçlendirir ve uzun vadeli bir bağlılık oluşturur.

Limerence, genellikle yoğun duygusal bir çekimle başlayıp, karşılıklı bir bağlılık ve anlayış gelişmeden sona erer. Gerçek aşk ise, zamanla derinleşen, iki tarafın birbirine destek olduğu ve kendilerini olduğu gibi kabul ettikleri bir ilişkidir.

Limerence, aşkın büyüleyici ve bazen yanıltıcı bir yüzünü gözler önüne seren karmaşık bir duygusal durumdur. İdealize edilmiş bir aşk illüzyonuna kapılmak, bireyin kendi ihtiyaçlarıyla yüzleşmekten kaçınmasını sağlarken, aynı zamanda kısa süreli bir coşku sunabilir. Ancak, bu deneyimden sağlıklı bir şekilde çıkmak ve duygusal dengeyi yeniden bulmak, bireyin kendini daha derinlemesine tanımasına ve daha sağlıklı ilişki dinamikleri geliştirmesine olanak tanır. Her ne kadar limerence zamanla sönümlense de, bizi içsel dünyamız ve ilişkilerimiz hakkında önemli farkındalıklara ulaştırır.

Kaynakça

  1. Cleveland Clinic. (2020). What Is Limerence? Causes, Signs and Stages. Health Cleveland Clinic. https://health.clevelandclinic.org
  2. Delta Psychology. (2020). Limerence: Unravelling the Science of Intense Romantic Attraction. Delta Psychology. https://www.deltapsychology.com
  3. Living with Limerence. (2020). The neuroscience of limerence. Living with Limerence. https://livingwithlimerence.com
  4. mindbodygreen. (2023). Limerence: 8 Signs, Stages + How It Differs From Love. mindbodygreen. https://www.mindbodygreen.com
  5. Cleveland Clinic. (2020). What Is Limerence? Causes, Signs and Stages. Health Cleveland Clinic. https://health.clevelandclinic.org
  6. Bay Area CBT Center. (2023). Understanding Limerence Stages and How to Manage Them. Bay Area CBT Center. https://bayareacbtcenter.com
  7. Cleveland Clinic. (2020). What Is Limerence? Causes, Signs and Stages. Health Cleveland Clinic. https://health.clevelandclinic.org
  8. Delta Psychology. (2020). Limerence: Unravelling the Science of Intense Romantic Attraction. Delta Psychology. https://www.deltapsychology.com
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Başlayın