Öz Yeterlik Nedir? Albert Bandura’nın Öz Yeterlik Teorisi

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 700 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Öz Yeterlik Nedir?

İnsanın bir görevi yapabilmek için becerilerine ve kendine yönelik algı, inanç ve yargısından oluşan kapasitesine öz yeterlik denmektedir1.

İlk kez Albert Bandura tarafından ortaya atılan bu kavram, en basit haliyle insanın verilen görevi yerine getirebileceğine dair öznel algısı olarak da açıklanabilmektedir. Öz yeterlik insanın motivasyon ve davranışlarını oluşturan ve hayatını değiştirebilecek kadar etkili olan bir kavramdır.

Öz yeterlik kavramı kısaca, insanın kendini yeterli hissettiği davranışları gerçekleştirme ihtimalinin daha yüksek olduğundan ve yeterli hissetmediği davranışları gerçekleştirme ihtimalinin daha düşük olduğundan bahsetmektedir. Yani öz yeterlik görev ve konuya özgü bir kavramdır.

Bir görevden sonuç alabilmek için yapılması gereken ilk eylem adım atabilmek ve harekete geçebilmektir. İnsanın harekete geçebilmesi için ise yeterlilik inancının sağlam olması gerekmektedir2.

Öz Yeterlik Algısını Etkileyen Faktörler

Albert Bandura, öz yeterlik algısının dört temel kaynaktan elde edilen bilgiler sayesinde oluştuğunu öne sürmektedir2.

Bu dört temel kaynak; insanın doğrudan kendi deneyimlediği tecrübeler, dolaylı tecrübeler, sözel ikna ve fizyolojik-psikolojik durumdur.

İnsanın Doğrudan Kendi Deneyimlediği Tecrübeler

İnsanın doğrudan kendi kendine deneyimlediği tecrübeler, kişinin direkt olarak tecrübelerinden edindiği bilgiler anlamına gelmektedir. Doğrudan tecrübeden edinilen bilgi insanın yeteneğinin bir belirleyicisi olmakta ve kişi başarısını kendine atfettiğinden bunu tekrarlayabileceğine inanmaktadır.

İlk elden başarı öz yeterliliğin gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Olumlu yaşam olayları ve deneyimler kişinin ileride yaşayacağı benzer durumlar için güçlü bir öz yeterlilik inancı oluşturmaktadır.

spor salonu giyinme odasında bir sporcu görseli

Dolaylı Tecrübeler

Dolaylı tecrübeler ise kişinin kendisini başkalarıyla kıyaslamasından elde edilen yeterlilik inançlarıdır. Öz yeterlilik inancı gruplar içerisinde performans üstünlüğü ile artarken, performans düşüklüğü ile azalmaktadır.

İnsanlar kendilerine benzer insanları bulup onların zor durumlarla başa çıkmalarını gözlemleyerek kendilerinin de benzer becerilere sahip olduklarına inanabilmektedir.

Yine diğer insanların başarılı ya da başarısız tecrübeleri insanın aynı olaylarda başarısına dair yargısını etkilemektedir.

Sözel İkna

İnsanın bir etkinlikte başarılı olup olmayacağına dair teşvik, telkin ve nasihatların öz yeterlilik algısını etkilemesi durumudur. Kişisel becerileri vurgulayan pozitif geri bildirimler öz yeterliliği yükseltmektedir.

Gerçekçi olmayan teşvikler insanın tüm çabasına karşı yaşadığı başarısızlık sebebiyle öz yeterlik inancını oldukça zayıflatmakta ve hızlı şekilde düşmesine sebep olmaktadır.

Fizyolojik-Psikolojik Durum

İnsanın stres ve kaygı düzeyi öz yeterlik algısını oldukça derinden etkilemektedir. Psikolojik olarak stressiz ve kaygısız insanların işlerini başarıyla sonuçlandırma ihtimalleri yükselirken öz yeterlik inançları da yükselmektedir.

İnsanın mutsuzluk ve umutsuzluk gibi duyguları yaşaması ise kendi yeteneklerine olan inancını olumsuz etkilemekte ve öz yeterlik inancını azaltmaktadır. Kişi becerileri konusunda olumsuz düşünce ve korkular geliştirdiğinde bu duygu ve düşünceler öz yeterlik algısında düşüşe sebep olmaktadır.

Öz Yeterlik İnancını Etkileyen Psikolojik Süreçler

Bandura’nın öz yeterlik algısına göre kişilerin duyguları, düşünceleri, motivasyonları ve davranışları öz yeterlik tarafından belirlenmektedir ve dört süreçten oluşmaktadır. Bunlar; bilişsel süreçler, duygusal süreçler, motivasyonel süreçler ve seçim süreçleridir.

Bilişsel Süreçler

Öz yeterliğin oluşmasında bilişsel süreç olarak adlandırılan süreçler, kişiyi bir işi yapmadan önce hedef belirleme alanında etkilemektedir. Kişinin öz yeterlik algısı yüksek olduğunda kişi hedeflerini bu doğrultuda yüksek seçmektedir. Eğer öz yeterlik algısı düşükse hedefler de düşük seçilir3.

İnsan bir davranışını gerçekleştirmeden önce o davranışın başarısına dair tahminlerde bulunmaktadır. Bu tahminlerin olumlu ya da olumsuz oluşu davranışın nasıl ilerleyeceğinde ve nasıl gerçekleşeceğinde büyük rol oynamaktadır.

Duygusal Süreçler

Bireyin bir işi tamamlayıp tamamlayamayacağına dair algısı, işi gerçekleştirme sürecinde zorluklarla karşılaşması halinde duygudurumunu etkilemektedir. Öz yeterlik algısı insanın stresli durumlarla başa çıkma kapasitesini etkilemekle birlikte aynı zamanda kaygı ve stres gibi olumsuz değerlendirilen deneyimlerle başa çıkmada da oldukça büyük etkiye sahiptir4.

Zor durumlarla başa çıkmakta zorlanacağını veya başa çıkamayacağını düşünen insanlar, zorlayıcı olduğunu düşündükleri bir işle karşılaştıklarında kaygı ve stres seviyeleri yüksek derecelere çıkmaktadır. Fakat öz yeterlik algısı yüksek kişiler zorlayıcı durumlarda kendi becerilerine güvendiklerinden daha cesaretli davranmaktadırlar3.

Kısaca yüksek öz yeterlilik algısı zorlu duygusal süreçlerle baş etme inancını güçlendirirken düşük öz yeterlik algısı bu inancı düşürmekte ve stres, endişe, yetersizlik ve umutsuzluk gibi duygudurumların ortaya çıkmasını sağlamaktadır.

Motivasyonel Süreçler

İnsanların becerilerine dair inançları motivasyonları üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip olmaktadır. Yine insanın sahip olduğu sonuç beklentisinin de motivasyonu etkilediği bilinmektedir.

iskambil kağıtları yeteneklerini sergileyen insanlar görseli

Kısaca bir işin olumlu sonuçlanmasına dair beklenti motivasyon üzerinde de olumlu etkiler yaratmakta ve olumsuz sonuçlanacağına dair beklentilerin ise motivasyona olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Seçim Süreçleri

Banduraya göre insan, kendi çevresinin hem ürünü hem de üreticisi konumundadır. Bu sebeple insanın seçtiği çevreyi ve aktiviteyi etkileyen kişisel öz yeterlik inancı aynı zamanda hayatı da şekillendirmektedir2.

İnsanlar becerilerine göre fazla gördükleri aktiviteler ile karşılaştıklarında kaçma eğiliminde olurlar fakat kişinin öz yeterlik inancı yüksekse kaçma eğilimi görünmez. İnsan hayatına yön veren ilgiler, sosyal çevreler ve beceriler de yapılan seçimler ile şekillenmekte ve gelişmektedir. Bazen kişinin seçtiği çevre kişinin yeterlik algısını geliştirebilmektedir.

Öz Yeterliği Yüksek Kişilerin Özellikleri

  1. Hayatta yaşanan olayların geniş bir bakış açısı ile değerlendirilir ve bu kişilerin yaşanan olay karşısında dikkatleri daha yüksektir.
  2. Öz yeterliği yüksek insanların stresi daha azdır bu sebeple yaşanan olayların duygusal yükü de daha azdır.
  3. Bu kişiler amaçlar ve hedefler karşısında kararlılıkla hareket ederler.
  4. Zorlayıcı durumlardan kaçmak yerine üstesinden gelmeye odaklanırlar.
  5. Var olan yeteneklerini kullanmaktan çekinmezler.
  6. Kendilerini ve yeteneklerini zorlayıcı amaçlar seçerler.
  7. Başarısızlıklardan korkmaz ve pes etmezler başarısız olunan durumlarda çabalarını arttırırlar.
  8. Başarısızlıkların sebebini yetersiz çaba ya da eksik bilgi olarak görürler.

Öz Yeterliği Düşük Kişilerin Özellikleri

  1. Zor görevlere başlamaktan kaçınırlar.
  2. Kendilerini yeterince tanımaz ve yeteneklerine güvenmezler.
  3. Kendilerini motive etmekte zorlanırlar.
  4. Başarısızlık durumunda neden olarak engelleri ortaya koyarlar ve yeteneklerinin eksik olduğuna inanırlar.
  5. Zorlu görevlerde çabuk pes ederler.
  6. Başarısızlık sonrası öz yeterlik inançları fazlaca düşer.
  7. Kendi yeteneklerine güvenmediklerinden daha çok streslidirler3.

Öz Yeterlik Neden Önemlidir?

Öz yeterlik algısı davranışın ve davranış değişimlerinin temel belirleyicisi olarak görülmektedir. Bu konu üzerinde yapılan çalışmalar, insanın becerisi konusunda inançlarının yalnızca davranışlarını değil aynı zamanda motivasyonunu ve başarısını da etkilediğini kanıtlamaktadır6.

Araştırmalara göre insanlar kendilerini güvenli ve yeterli hissettikleri işleri yapma ve kendilerini yetersiz hissettikleri işlerden de kaçma eğilimi gösterdikleri sonucuna ulaşmaktadır. İnsan istediği sonucu alacağına inanmadığında harekete geçme konusunda ve gayret etme konusunda isteksiz ve yetersiz kalmaktadır1.

Yani öz yeterlilik teorisinde yüksek öz yeterlilik inancı olan bireylerin hedef ve görevleri yerine getirmek konusunda düşük öz yeterlilik inancı olan bireylere göre daha başarılı oldukları ve çaba gösterme konusunda da daha istekli oldukları görülmektedir.

Yine gelişmiş öz yeterlilik inancı olan kişilerde zorlu görevlere isteyerek dahil olma, güçlükler karşısında dayanıklı ve ısrarcı olma gibi özellikler görülmektedir. Bu tür özellikler kişinin psikolojik gelişimini olumlu anlamda etkileyeceğinden öz yeterlilik inancının yüksek olması oldukça önemlidir.

İnsan davranışları kişinin gerçek kapasitesinden ve neleri başarmaya yetkin olduğundan çok, kişinin kapasitesi ve yetkinliği ile ilgili inançlarıyla alakalıdır. Çoğu zaman insan kapasitesini olduğundan daha düşük veya daha yüksek algılamaktadır. Bu durum insanların kapasiteleriyle davranışlarının neden örtüşmediğinin bir kanıtı olarak da gösterilebilmektedir1.

Bu sebeple aynı beceriye ve kapasiteye sahip iki insanın farklı düzeylerde performans sergilemesi oldukça normal ve öz yeterlilik inancıyla bağlantılı bir durumdur.Fakat bu bilgiler üzerinden bir şeyi başarmak için insanın tek ihtiyacı öz yeterlik inancıdır düşüncesi çıkarılmamalıdır. İnsan davranışlarını etkileyen tek faktör öz yeterlilik inancı değildir. Kişinin bir konuda yeterli hissetmesi o işi yapması için gerekli tek koşul değildir fakat kişinin sahip olduğu beceriye inanması durumu başarısını geliştiren bir faktördür8.

Öz Yeterliğin Benzer Kavramlardan Ayrıştırılması

Benlik ile alakalı kavramların çoğu birbirleri ile karıştırılır ve birbirlerine çok benzetilir. Bunun en büyük sebebi bu kavramlar arasındaki farkların oldukça küçük olmasıdır. Farklar bazen uzman olmayan birinin ayırt edemeyeceği kadar küçük olsa da oldukça önemlidirler.

Özellikle benlik, öz saygı (benlik saygısı) ve öz yeterlik kavramları birbirleriyle fazlaca karıştırılmaktadır. Benlik kavramı, kişinin kendisine dair değerlendirmelerden yola çıkarak kendisini bir bütün olarak değerlendirmesi ve algılaması olarak tanımlanmaktadır2. Benlik kavramında kişi kendini betimlemektedir.

Öz yeterlik ve benlik kavramlarının ikisi de kişisel deneyimler, sosyal karşılaştırma, değerlendirmeler ve algılanan bireysel başarılardan etkilenmektedir. Fakat iki kavram arasındaki en büyük fark öz yeterliliğin belirli bir performans ile ilgili olmasıdır.

Öz yeterlik kavramı aynı zamanda öz saygı (benlik saygısı) kavramıyla da karıştırılmaktadır. Banduraya göre bu iki kavramın farklı net bir şekilde açıklanmıştır. Öz saygı kişinin kendine verdiği değere ilişkin öz yargıları içerirken, öz yeterlik ise kişinin kişisel yeteneklerine ve yapabileceklerine ilişkin yargılarıdır5.

Yine öz yeterlik görev özellikli iken, benlik saygısı genellenebilir yapısı olan ve genel çerçevesi olan bir kavramdır. Fakat öz yeterlik ve öz saygı arasında farklı bir bağ daha bulunmaktadır. Öz yeterliği düşük olan insanların öz saygısının da düşük olduğu görülmektedir2. Aslında öz yeterlik kavramı öz saygının oluşması ve gelişmesinde oldukça etkilidir.

Öz Yeterliği Geliştirmek İçin Öneriler

Bir konu belirleyip bu konu hakkında çabalamak, çalışmak ve konuya dair yetkinlik kazanmak öz yeterliliği yükseltmektedir. Öz yeterlik bilişsel provalarla gelişebilmektedir. Kişi yapacağı işi tamamlayacak yetenek ve becerinin kendinde olduğunu düşündüğünde öz yeterlik algısı gelişmekte ve o işi başarıyla gerçekleştirme ihtimali artmaktadır.

Geçmişte başarılı olunan zamanları hatırlamak kişinin öz yeterlik inancını geliştiren faktörlerdendir. Kişinin kendiyle bir bulduğu diğer insanların deneyimlerine odaklanması ve onların başarılarını görmesi de öz yeterliği arttırmaktadır. Özellikle daha önce deneyimlenmeyen bir durumla ilgili öz yeterlik algısı, kişinin kendine eş bulduğu insanın o durumdaki başarısına göre şekillenebilmektedir.

Başkaları tarafından gelen telkin, sosyal onay ve olumlu değerlendirmeler de öz yeterliği arttırmaktadır. Özellikle bilgisine, hayat deneyimlerine ve yaşantısına güvenilen insanlardan gelen olumlu değerlendirmeler öz yeterlik üzerinde daha anlamlı ve pozitif bir etki yaratmaktadır2.

Kişinin kendisini olumlu değerlendirmesi ve kendisine şefkatli davranması da yine öz yeterliği arttıran durumlar arasında gösterilmektedir.

İnsanların pozitif duyguları tecrübe etmesi öz yeterlik algısını güçlendirirken stres, korku gibi negatif sayılan duygular öz yeterlik algısının güçsüzleşmesine sebep olmaktadır7.

Kaynakça

  1. Bandura, A. (1986). The explanatory and predictive scope of self-efficacy theory. Journal Of Social And Clinical Psychology, 4(3), 359–373.
  2. Bandura, A. (1997). Self-efficacy: the exercise of control. New York: W.H. Freeman and Company.
  3. Bandura, A. (1994), “Self-Efficacy”. ed. V. S. Ramachaudran, Encyclopedia of Human Behavior, 4.bs, New York, Academic Press.
  4. Bandura, A. (2001). Social cognitive theory: An agentic perspective. Annual Review of Psychology. 52: 1-26. Palo Alto: Annual Reviews, Inc.
  5. Bandura, A. (2006). Guide for constructing self-efficacy scales. In F. Pajares & T. Urdan (Eds.), Self-efficacy beliefs of adolescents (Vol. 5, pp. 307-337). Greenwich, CT: Information Age Publishing.
  6. Henson, R. K. (2001). Teacher self-efficacy: Substantive implications and measurement dilemmas. Annual Meeting of the Educational Research Exchange, January 26, 2001, Texas A & M University’de sunulan bildiri.
  7. Kurbanoğlu, S. S. (2004). Öz-yeterlik inancı ve bilgi profesyonelleri için önemi. Bilgi Dünyası, 5(2), 137-152.
  8. Pajares, F. (2002). Overview of social cognitive theory and of self-efficacy. 9 Şubat 2024 http://www.emory.edu/EDUCATION/MFP /eff.html
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.
-->