Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınKendinizi daha önce hiç yapmadığınız davranışları sergilerken bulduğunuz oldu mu? Ya da çevrenizden yavaş yavaş “Sen çok değiştin.” sitemleri duydunuz mu? Hadi şimdi tam tersini düşünelim, yıllardır tanıdığınız arkadaşlarınızın bir yabancı gibi davrandığına şahitlik ettiniz mi? Hepimiz hayatımızın bir döneminde anlam veremediğimiz bu değişimlere maruz kalabiliriz fakat bunlar esaslı bir değişim midir? Değişim nedir? İnsanlar değişebilir mi?
Türk Dil Kurumu değişmek kelimesini şöyle tanımlamıştır: “Başka bir biçim veya duruma girmek”. Bir insanın değişimini yalnızca biçim olarak sınırlamanın yanı sıra başka bir duruma girmek olarak da değerlendirmeliyiz. Değişimin ne olduğunu az çok sınırlayıp tanımladığımıza göre esas sorumuzu bu ışıkla aydınlatalım: İnsanlar değişebilir mi? Atasözlerimiz ve deyimlerimizin aksine, insan elbette değişebilir. Bu değişim her zaman kötü yöne gitmek zorunda değildir, sıklıkla değişenin kendisi için olumludur.
Değişimin nereden başladığı ise en kritik konudur. Eğer değişim dışarıdan gelen bir motivasyon ile başladıysa, devamlılığı daha zordur fakat değişim içten gelen bir motivasyonla başladıysa, kalıcıdır. İçten gelen motivasyondan kastımız, insanın psikolojik olarak değişime hazır olması durumudur.
Psikolojide değişen; durumlara, olaylara veya olgulara bakış açısının yani tutumun değişmesi olarak kısaca açıklanabilir. Bu değişimin nedenleri çoktur. Yaşın büyümesi, yaralayıcı yaşam deneyimleri (boşanma, iş değişiklikleri, işsizlik, kayıp) veya kişisel gelişim olabilir. Bu değişimler, kişinin dünyayı ve kendisini algılama biçiminde köklü farklılıklara yol açabilir.
Örneğin, zor bir boşanma sürecinden geçen bir kişi, önceki mutlu ve kaygısız halinden daha temkinli ve içe dönük bir kişiliğe dönüşebilir. Benzer şekilde, büyük bir başarı elde eden birisi, öz güveninde belirgin bir artış yaşayabilir ve bu da sosyal ilişkilerine, kariyerine ve yaşam hedeflerine yansıyabilir. Bu tür değişimler, kişinin daha önce sahip olduğu alışkanlıklarını, ilişkilerini ve değerlerini yeniden değerlendirmesine neden olabilir.
Yaş İlerledikçe İnsan Değişir Mi?
Erik Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramına göre, bireyler hayatlarının farklı aşamalarında belirli psiko-sosyal krizlerle karşılaşırlar ve bu krizler yaşa bağlı olarak değişim gösterir. Her aşamada başarılı bir çözüm, bireyin sağlıklı bir psikolojik gelişim göstermesine katkıda bulunur. Ancak bu krizlerin çözümlenememesi durumunda, birey ilerleyen yaşlarda psikolojik değişim süreçlerinde zorlanabilir1.
Aynı zamanda, yaşla birlikte nöroplastisite, yani beynin değişim kapasitesi, azalır. Bu durum, yaşlı bireylerin yeni durumlara uyum sağlama ve psikolojik değişikliklere yanıt verme yeteneklerini etkileyebilir2. Ancak, yaşlı bireylerde bilgi ve deneyim birikimi, bu zorlukların üstesinden gelmede önemli bir avantaj sağlayabilir.
Travmatik Yaşam Deneyimleri ve Değişim
Yaralayıcı yaşam deneyimleri (adverse life experiences), bireylerin psikolojik değişim süreçlerinde önemli bir rol oynar. Bu tür deneyimler, bireylerin duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkilerini şekillendirerek psikolojik esneklik, direnç ve uyum sağlama kapasitelerini etkileyebilir. Öte yandan, bazı bireyler, bu tür yaralayıcı deneyimler karşısında direnç ve büyüme gösterebilir. Bu durum, "posttravmatik büyüme" (post-traumatic growth) olarak bilinir ve bireylerin travmatik deneyimlerin ardından daha güçlü, dirençli ve olgun bir psikolojik yapıya sahip olmasını ifade eder 3. Bu tür bir büyüme, bireyin psikolojik değişim sürecinde olumlu bir etki yaratabilir ve yaşamını daha anlamlı kılabilir.
Kişisel Gelişim ve Değişim
Kişisel gelişim, bireylerin yaşamları boyunca gerçekleştirdikleri içsel değişim ve büyüme sürecini ifade eder ve bu süreç psikolojik değişimin temel bileşenlerinden biri olarak kabul edilir. Psikolojik değişim, bireyin kendini tanıması, potansiyelini keşfetmesi ve yaşamını daha anlamlı hale getirmek için çaba göstermesi ile yakından ilişkilidir. Kişisel gelişim sürecinde bireyler, anlam arayışı ve hedef belirleme gibi aktivitelerle meşgul olduklarında, yaşamları üzerinde daha fazla kontrol hissi elde ederler ve bu da onları daha mutlu ve tatmin olmuş bireyler haline getirir4.
Psikolojik Değişimin Getirdikleri
Psikolojik değişim, konuştuğumuz üç farklı nedenle birlikte bireyin hayatı ve sosyal yaşamında büyük bir etki uyandırır. Kişinin daha önceden yaptığı ve rahatsız hissetmediği çoğu duruma artık mesafeli olması veya yapılmasından hiç hoşlanmadığı bazı davranışları anlamlı ve yararlı bulduğu dönemlerde hem kendilikle hem sosyal çevresi ile ciddi bir karmaşaya düşebilir. Bu kısımda en zor olan şeylerden biri sınır çizmektir.
Davranış değişikliği tutum değişikliği ile sağlanır, insan inanmadığı hiçbir davranışı sürdürülebilir şekilde devam ettiremez. Bununla birlikte sınırlarını korumayı başaramayan insan, kendisini fazlaca açıklamak durumunda kalabilir. Toplumumuzda atasözlerimizin ve deyimlerimizin de etkisiyle değişim hep kötü yönde düşünülür, dirençle karşılaşır. Değişimin yararlı olup olmaması önemsenmez, bilişsel bir ön yargı şeklinde kötüdür. İnançlarının değişmesiyle farklı davranışlar sergileyen yani değişen insan, bu dışarıdan gelen direnci kırmakta zorlanabilir. Önemli olan sınırlarını çizip bu direnç karşısında sağlam durabilmesidir. Aksi takdirde öz saygısıyla ilgili ciddi sorunlar yaşayabilir.
Sınırlarımızı Nasıl Koruruz?
Kişisel sınırlar, bireyin fiziksel, duygusal ve zihinsel alanını koruyan, başkalarıyla olan ilişkilerinde neyi kabul edebileceğini ve neyi edemeyeceğini belirleyen kural ve limitlerdir. Bu sınırlar, kişinin kendini güvende, saygıdeğer ve kontrol altında hissetmesini sağlar. Kişisel sınırlar, bireyin neye "evet" veya "hayır" diyeceğini, ne tür davranışları kabul edip etmeyeceğini ve kendine nasıl saygı gösterileceğini belirler.
Sınırlar, sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur. Güçlü sınırlar, kişinin duygusal sağlığını korumasına, toksik ilişkilerden uzak durmasına ve kendi ihtiyaçlarına öncelik vermesine olanak tanır. Zayıf veya belirsiz sınırlar ise, kişinin sömürülmesine, duygusal tükenmişlik yaşamasına ve kendine yabancılaşmasına yol açabilir. Bu nedenle, kişisel sınırları tanımak ve korumak, bireyin genel psikolojik iyilik hali için hayati öneme sahiptir.
Sınırları korumanın ilk adımı, kendi ihtiyaçlarımızı ve sınırlarımızı tanımaktır. Ne kadar zaman, enerji ve duygusal yatırım yapabileceğimizi belirlemeli ve bu sınırları net bir şekilde ifade etmeliyiz. "Hayır" demeyi öğrenmek, kendimize zarar verebilecek durumları veya ilişkileri sınırlamak adına atılacak en önemli adımlardan biridir.
İkinci olarak, sınırlarımızın ihlal edildiği durumları fark etmek ve bu durumlardan uzaklaşmak önemlidir. Sınırlarımızı belirlediğimizde, bunları korumak için kararlı olmalı ve gerektiğinde mesafe koymalıyız. Bu, başkalarına karşı kaba olmak anlamına gelmez; aksine, kendimize saygı duymak ve sağlıklı ilişkiler kurmak için gereklidir. Dikkat etmemiz gereken en önemli şeylerden biri kelimelerin gücü ve duyguların ifadesini kullanmaktır.
“Kararlarıma müdahale etmeyi bırak.” demek yerine “Kendi kararlarımı kendim almak istiyorum, bunu anlaman benim için önemli.” demek, sınırlarımızı çizerken sosyal hayatla dengemizi koruyacak sihirli kelime değişimleridir.
“İlişkilerde Sınır Koymak“ başlıklı yazımızı okumak için tıklayın.
Psikolojik Değişim Ne Zaman Tehlikelidir?
İnsanların değişebildiğini, bu değişimin kişilik değişimleri kadar büyük veya tutum değişimleri kadar küçük ölçekli olduğunu kavradık. Bununla birlikte her değişim kabul edilmeli midir veya hangi durumlarda tehlikeli olabilir?
Değişim genelde dış etkenlerle başladığında tehlikeli olabilir. İlişkide partnerimizden gelen tepkiler, iş hayatımızda duyduğumuz olumsuz geri bildirimler, aile ilişkilerinde yaşanan olumsuzluklarda oklarının bize dönmesi gibi sebeplere benzer birçok sebeple davranışlarımızı sorguladığımız zamanlar olmuştur. Bu sorgu ve yaşanan olaylar çok doğaldır. Tehlikeli durum ise başkalarının fikirleri, istekleri veya arzuları doğrultusunda kendimizi değişime zorlamaktır.
Psikolojik değişim, özellikle de bu değişim bilinçsizce ya da zararlı etkiler altında gerçekleşiyorsa. Örneğin, aşırı stres, travmatik olaylar veya manipülatif ilişkiler, bireyin kimliğini ve duygusal sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Bu tür bir değişim, kişinin kendine olan güvenini, değerlerini ve hayata bakış açısını zayıflatabilir, bu da uzun vadede ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir.
Eğer kişi kendi sınırlarını zorlayarak, başkalarının beklentilerine göre şekillenmeye çalışırsa değişim tehlikeli hale gelebilir. Bu durum, bireyin kendine yabancılaşmasına ve sürekli bir tatminsizlik duygusuna kapılmasına neden olabilir. Kendi istek ve ihtiyaçlarını göz ardı eden bir değişim süreci, kişinin duygusal sağlığını tehlikeye atar ve depresyon, anksiyete gibi rahatsızlıklara zemin hazırlayabilir.
Kendi doğal yapısına aykırı bir değişim çabası, içsel bir çatışmaya yol açar ve bu da kişinin hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir. Sağlıklı bir değişim, kişinin kendi istekleri, değerleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, bilinçli ve dengeli bir şekilde gerçekleşmelidir. Aksi takdirde, zorla gelişen bu süreç zarar verici olabilir.
Bu zorlamanın sonucu kendilikten uzaklaşmak ve kendi isteklerimizi göz ardı etmektir. Başkalarının istediği gibi hareket ettiğimizde, tepkilerimizi ölçüp biçip değiştirdiğimizde istemeden duygularımızı bastırırız. Hatta bazı durumlarda hiç farkında olmadan kendimizden “utanç” duyabiliriz. Bu utanç öfkeye, kaygıya, üzüntüye ve birçok olumsuz duyguya sebep olur.
Kendimizi olmadığımız birinin seçimlerine zorlamak, diğer insanları memnun etmek için değerlerimizi ve inançlarımızı bir kenara koyup sorgulamadan değişmeye çalışmak; sınır ihlaline, duygusal yıpranmaya ve benlik inancının sarsılmasına sebep olur. Bu sebepler psikolojik iyiliği ciddi şekilde yaralayabilir.
Manipülasyon Sonucu Değişmek
İnsanlar her zaman zarar gelmeyeceği düşüncesiyle farkında olmadan davranışlarınızı etkilemeye çalışmayabilir. Psikolojik manipülasyon , bir kişinin kendi çıkarları doğrultusunda başkalarının düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını gizlice etkilemeye çalışmasıdır. Manipülatör, genellikle kurbanını suçluluk, korku veya duygusal bağımlılık gibi zayıf noktalardan vurarak kontrol altına almayı hedefler. Bu süreçte, manipülatör kendi niyetlerini ve hedeflerini gizleyerek, kurbanının davranışlarını ve kararlarını yönlendirmeye çalışır.
Manipüle eden cümleler genellikle dolaylı ve suçlayıcıdır. Örneğin, "Gerçekten sevseydin, bunu yapardın," ya da "Senin için en iyisini ben bilirim." gibi ifadeler, karşı tarafın öz güvenini zayıflatarak onu manipüle etmeye çalışır. Ayrıca, "Bunu yapmazsan çok üzülürüm." gibi duygusal şantaj içeren cümleler de manipülasyonun bir göstergesi olabilir. Bu tür cümleler, kurbanın duygusal tepkilerinden faydalanarak istenilen sonucu elde etmeyi amaçlar.
Tehlikeli değişimlerin en büyük örneği bu manipülatif cümlelerden sonra gelişen değişimlerdir. “Gerçekten sevseydin bunu yapardın.” cümlesinden sonra karşı tarafı gerçekten sevdiğinize inandırmak için yaptığınız fakat değerlerinize uymayan davranışlar, sıkışıklık hissini beraberinde getirir. Karşı tarafa sürekli kendinizi açıklamak durumunda kaldığınız ama aynı manipülatif cümlelerle karşılaştığınız ilişkiler kendinizi yalnız, değersiz ve yanlış hissetmenize sebep olur. Bu hisler yazıldığından veya söylendiğinden çok daha ağırdır. Herkes için en sağlıklı olan kendini daha az açıkladığı daha çok ifade ettiği iletişimlerde var olmaktır.
Psikolojik değişim, hayatımızın her döneminde mümkün ve gereklidir. Olumlu yönleriyle bakıldığında, bu değişim sayesinde kendimizi daha iyi tanıyabilir, zorluklarla başa çıkma yetimizi geliştirebilir ve daha doyurucu bir yaşam sürebiliriz. Ancak, değişim her zaman kolay olmaz; bazen belirsizlik, korku ve dirençle karşılaşabiliriz. Olumsuz taraflarına rağmen, psikolojik değişim, büyüme ve gelişimin ayrılmaz bir parçasıdır. Önemli olan, bu süreci kabullenmek ve kendimizi daha iyi bir versiyona dönüştürme yolculuğunda kararlı olmaktır. Değişimin kaçınılmaz olduğu bu dünyada, onu nasıl yöneteceğimizi öğrenmek, hayatımızı daha bilinçli ve anlamlı bir şekilde yaşamamıza olanak tanır.
Kaynakça
- Erikson, E. H. (1963). Childhood and society (2nd ed.). W.W. Norton & Company.
- Park, D. C., & Reuter-Lorenz, P. (2009). The adaptive brain: Aging and neurocognitive scaffolding. Annual Review of Psychology, 60, 173-196. https://doi.org/10.1146/annurev.psych.59.103006.093656
- Tedeschi, R. G., & Calhoun, L. G. (2004). Posttraumatic growth: Conceptual foundations and empirical evidence. Psychological Inquiry, 15(1), 1-18. https://doi.org/10.1207/s15327965pli1501_01
- Ryff, C. D., & Singer, B. (2008). Know thyself and become what you are: A eudaimonic approach to psychological well-being. Journal of Happiness Studies, 9(1), 13-39. https://doi.org/10.1007/s10902-006-9019-0