Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
BaşlayınPsikoterapi Nedir?
Psikoterapi, bir birey veya grup ile gerekli eğitimlerini tamamlamış bir uzman arasındaki iş birliğine dayalı psikolojik destek sürecidir. Psikoterapinin amacı duygusal ve psikolojik zorlukları ele almak ve hafifletmek, kişilerarası ilişkileri geliştirmek ve zihinsel olarak iyi olabilmektir.
Psikoterapi süreci boyunca danışan ile terapist arasındaki terapötik ilişki temeldir. Psikoterapi, kişiye düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını keşfetmesi ve tartışması için güvenli ve gizli bir alan sağlar.
Psikoterapide terapistle kurulan iletişim, danışanların sorunlarına dair içgörü kazanmalarına, duyguları keşfetmelerine ve başa çıkma stratejileri geliştirmelerine yardımcı olur. Terapistler gizliliği korumak ve terapide tartışılanların danışan ile terapist arasında özel kalmasını sağlamak için etik kurallara bağlıdır. Bununla birlikte, kişinin kendisine veya başkalarına zarar vermesi muhtemel durumlar gibi yasal ve etik istisnalar da mevcuttur.
Psikoterapi seanslarının süresi ve sıklığı farklılık gösterebilir. Bazı danışanlar kısa vadeli, odaklanmış müdahalelerden faydalanabilirken diğerleri daha uzun vadeli, daha keşifsel süreçlere katılabilir.
Psikoterapi, bireysel terapi, grup terapisi, çift terapisi ve aile terapisi dahil olmak üzere çeşitli şekillerde olabilir. Farklı terapötik yaklaşımlar ve yöntemler içeren dinamik ve gelişen bir süreçtir. Belirli bir psikoterapi türünün seçimi genellikle danışanın tercihlerine, endişelerinin niteliğine ve terapistin uzmanlığına bağlıdır.
Başlıca terapi ekolleri arasında psikodinamik/psikanalitik terapi, davranış odaklı terapiler, varoluşçu terapi, hümanistik terapi, Gestalt terapi, şema terapi, EMDR terapi ve kısa süreli çözüm odaklı terapi sayılabilir. Bu yazımızda psikoterapinin farklı yaklaşımlarını inceliyoruz.
Psikodinamik / Psikanalitik Terapi
Psikanalitik ve psikodinamik terapilerin kökenleri ünlü psikanalist ve nörolog Sigmund Freud’un teorilerine dayanmaktadır. Bu terapi ekolü, kişinin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını etkileyebilecek bilinçdışı süreçleri, çözülmemiş çatışmaları ve erken yaşam deneyimlerini keşfetmeye odaklanır1.
Bilinçdışı, psikolojide zihnin bilinçli farkındalığa doğrudan erişilemeyen kısmını ifade eden bir kavramdır. Bilinçte işlenemeyecek kadar korku, kaygı ve stres yaratan deneyimler bilinçdışına itilir ve orada depolanır. Psikanalitik terapinin amaçları, serbest çağrışım yönteminden ve rüyalardan faydalanılarak bilinçdışındaki materyali bilince getirerek kişinin geçmiş yaşamdaki travmalarıyla yüzleşip günlük hayattaki etkileriyle bağlantı kurmasını sağlar.
Bunlara ek olarak, psikanalitik/psikodinamik terapide savunma mekanizmalarına da önem verilir. Savunma mekanizmaları kısaca kişinin endişeli ve stresli durumlarla baş etmek için kullandığı stratejilerdir. Örneğin, kişi yaşadığı travmatik olayları bilinçdışına bastırdığı için hatırlamayabilir. Bu bastırma mekanizması kişinin o dönemde travmatik olay ile baş etme mekanizması olarak kısa vadede işe yarasa da, sonrasında psikiyatrik semptomlara sebep olabilmektedir.
Psikanalizin en etkili olduğu bozukluklar genellikle fobiler, anksiyete bozuklukları, depresyon ve dürtü kontrol bozukluklarıdır. Diğer terapilere kıyasla daha uzun bir süreçten geçmeyi gerektirir. Bilinçdışına ulaşmak her zaman için kolay değildir ve kişinin terapiye karşı direnç gösterdiği durumlarda bu süreç daha da uzayabilir.
Bunun dışında psikanalitik terapide, terapistten ziyade danışan daha ağırlıklı olarak konuşur. Terapist danışanı yönlendirmez ve kararlarına müdahale etmez, yalnızca gerekli soruları sorarak danışanın sürecinde ona eşlik eder.
Davranış Odaklı Terapiler
Davranış odaklı terapiler arasında en bilinenleri bilişsel davranışçı terapi ve diyalektik davranış terapisidir. Davranışçı terapilerin ortak noktası, kişilerin uyumsuz davranışları ve bunun altında yatan nedenlerin incelenip değiştirilmesidir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bilişsel terapi ve davranış terapisinin ilkelerini birleştiren, yaygın olarak uygulanan ve kanıta dayalı bir terapötik yaklaşımdır. Öncelikle Aaron T. Beck ve Albert Ellis tarafından geliştirilen BDT; düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki bağlantıya odaklanan kısa vadeli, hedefe yönelik bir psikoterapi şeklidir2.
Temel amacı, kişinin uyumsuz davranışlarını saptayıp buna neden olan uyumsuz düşünce kalıplarını ve bilişsel çarpıtmaları ortaya çıkararak değişmesine yardımcı olmaktır. Danışana uyumsuz davranışlarıyla, kaygı yaratan duygularıyla baş etmesi için farklı stratejiler sunar.
Psikanalitik yaklaşımdan farklı olarak BDT danışanın geçmiş yaşantılarından ziyade şu anki yaşadığı sorunların ve bunların kaynaklarının üzerinde durur. Terapist, danışana sıkıntılı durumlarla başa çıkabilmesi için çözüm önerileri getirir.
Bilişsel davranışçı terapiler ortalama 8-10 seans sürebilir, fakat bu danışandan danışana farklılık gösterebilir. Ayrıca daha uzun süreli terapi gerektiren kişilik bozuklukları gibi durumlarda süre uzayabilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi kapsamlı bir şekilde araştırılmıştır ve depresyon, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk ve daha birçok bozukluk dahil olmak üzere çeşitli psikiyatrik bozukluklar için etkili olduğu kanıtlanmıştır. Genellikle yapılandırılmış, hedef odaklı ve nispeten kısa bir süreç içerdiği için daha çok uzman tarafından tercih edilen bir ekoldür.
Diyalektik Davranış Terapisi
Diyalektik Davranış Terapisi (DBT), Dr. Marsha Linehan tarafından başlangıçta borderline kişilik bozukluğu olan kişilere destek sağlamak için geliştirilen terapötik bir yaklaşımdır. DBT o zamandan beri duygusal düzensizlik ile karakterize edilen diğer psikiyatrik bozukluk durumlarında kullanılmak üzere uyarlanmıştır3.
Bilişsel ve davranışsal teknikleri, farkındalık (mindfulness) ve kabullenme stratejileriyle birleştirir. "Diyalektik" terimi, kabul ve değişim gibi terapötik sürecin merkezinde yer alan karşıt kavramların sentezini ifade eder.
Diyalektik Davranış Terapisi özellikle kronik intihar düşüncesi, kendine zarar verme davranışları ve duyguları düzenlemede zorluk yaşayan kişiler için etkilidir. Ayrıca yeme bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve duygu durum bozuklukları da dahil olmak üzere diğer durumlarda kullanılmak üzere uyarlanmıştır. DBT genellikle hem bireysel hem de grup terapi seanslarında sunulur ve duygusal düzensizliği gidermeye ve genel iyilik halini sağlamaya yönelik kapsamlı bir yaklaşım sağlar.
Varoluşçu Terapi
Varoluşçu terapi, kökleri varoluşçu felsefeye dayanan ve insan varoluşunun temel yönlerini keşfetmeye odaklanan bir psikoterapi yaklaşımıdır. 1950'lerde daha geleneksel terapötik yaklaşımlara bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Varoluşçu terapi ayrı bir teknikler dizisi değil, bireysel sorumluluğu, özgürlüğü, seçimi ve yaşamdaki anlam arayışını vurgulayan felsefi bir çerçevedir4.
Varoluşçu terapi, yaşam geçişleri, kimlik keşfi, varoluşsal krizler ve amaç arayışı da dahil olmak üzere çok çeşitli konulara uygulanabilir. Varoluşçu terapinin amacı cevaplar sağlamak değil, kişinin varlığının ve onun içinde bulunabilecek anlamın derinlemesine araştırılmasını kolaylaştırmaktır.
Hümanistik Terapi
Hümanistik terapi, 1950'li ve 1960'lı yıllarda psikoterapinin daha yönlendirici ve yapılandırılmış modellerine tepki olarak ortaya çıkan terapötik bir yaklaşımdır. Kişinin kendini geliştirme, kendini gerçekleştirme, kişisel anlam ve tatmin arayışına yönelik doğuştan gelen kapasitesine güçlü bir vurgu yapar. Hümanist terapinin kökenleri, bireyleri doğası gereği iyi olarak gören ve öznel deneyimlere odaklanan hümanist psikolojiye dayanır5.
Hümanist terapi, kaygı, depresyon, özgüven sorunları, ilişki zorlukları ve kişisel gelişim gibi amaçlar için etkili olabilmektedir. Bu çerçevede çalışan terapistler genellikle yaklaşımlarını her bir danışanın benzersiz ihtiyaçlarına ve hedeflerine göre şekillendirerek işbirlikçi ve destekleyici bir terapötik ilişki geliştirirler.
Gestalt Terapi
Gestalt terapisi, 1940'larda, Fritz Perls, Laura Perls ve Paul Goodman'ın çalışmalarıyla ortaya çıkan psikoterapiye yönelik deneysel ve hümanist bir yaklaşımdır. "Gestalt" terimi Almancada "bütün" veya "tamamlanmış" anlamına gelir. Bu terapi, kişiyi mevcut bağlamında bütün olarak anlamanın önemini vurgular. Gestalt terapisi, şimdiki anın deneyimine, kişisel sorumluluğa ve zihin ile bedenin bütünleşmesine odaklanır6.
Tipik olarak artan kişisel farkındalığı ve kişisel sorumluluğu teşvik eden diyaloglar, deneyler ve egzersizler şeklinde gerçekleştirilir. Anksiyete, depresyon, ilişki zorlukları gibi çeşitli durumlarda kullanılabilir. Gestalt terapisindeki terapötik ilişki, danışanın kendini keşfetme sürecine iş birliği, destek ve aktif katılım ile karakterize edilir.
Şema Terapi
Dr. Jeffrey Young tarafından geliştirilen Şema Terapi, bilişsel-davranışçı terapi ve psikanalitik terapi gibi ekolleri birleştiren bütünleştirici bir terapötik yaklaşımdır. "Şemalar" olarak bilinen uzun süredir devam eden düşünme, hissetme ve davranış kalıplarını ele almak için tasarlanmıştır. Şemalar, çocuklukta geliştirilen ve kişilerin kendilerini, başkalarını ve dünyayı nasıl algıladıklarını ve onlara nasıl tepki verdiklerini etkileyen temel inançlar veya temalar olarak kabul edilir7.
Şema Terapisi sıklıkla kişilik bozuklukları, kronik depresyon ve uzun süredir devam eden diğer duygusal zorluklar dahil olmak üzere çeşitli psikiyatrik sorunları çözmek için kullanılır. Duygusal sıkıntıya ve kişilerarası zorluklara katkıda bulunan temel kalıpları ele alarak derin ve kalıcı bir değişim yaratmayı amaçlayan bir terapi çeşididir.
EMDR Terapi
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme anlamına gelen EMDR, Francine Shapiro tarafından 1980'lerin sonlarında geliştirilen terapötik bir yaklaşımdır. Başlangıçta travma sonrası stres bozukluğunu tedavi etmek için kullanılan EMDR, daha sonra çeşitli psikiyatrik bozukluklarda da uygulanmıştır. Rahatsız edici anıları işlemek ve iyi oluşu desteklemek için bilişsel-davranışçı terapi, psikodinamik terapi ve iki taraflı uyarım unsurlarını birleştiren yapılandırılmış bir terapidir8.
EMDR; travma sonrası stres bozukluğu ve travmaya bağlı durumlara karşı yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca anksiyete bozuklukları, depresyon ve fobiler dahil olmak üzere diğer çeşitli psikiyatrik bozukluklarda da uygulanır. EMDR'nin etkinliğinin, stres yaratan anıların yeniden işlenmesinden kaynaklandığı ve bunun da uyarlanabilir çözüm ve bütünleşmeye yol açtığı düşünülmektedir. EMDR'de kullanılan iki taraflı uyarının beynin doğal iyileşme süreçlerini kolaylaştırdığına inanılmaktadır.
Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi
Kısa süreli çözüm odaklı terapi, bireylerin sorunlarının belirlenip odaklanılması yerine çözümlere yönelik çalışmasına yardımcı olmaya odaklanan kısa vadeli, hedef odaklı bir terapötik yaklaşımdır. 1980'lerde Steve de Shazer ve Insoo Kim Berg tarafından geliştirilen kısa süreli çözüm odaklı terapi, bireylerin hayatlarında olumlu değişim yaratmak için ihtiyaç duyulan kaynaklara ve güçlü yönlere sahip olduğu önermesine dayanmaktadır9.
Kısa süreli çözüm odaklı terapi, ilişki sorunları, aile çatışmaları, işyerindeki zorluklar ve bireysel kaygılar dahil olmak üzere çok çeşitli semptomlarda işe yarayabilir. Pratik çözümlere ve genel süreçten ziyade her bir seansın kendi içindeki verimliliğe odaklanır. Özellikle kısa müdahaleler kullanılarak danışanların kendi olumlu yönlerini fark etmelerine olanak sağlar.
Kapatırken
Özetlemek gerekirse, pek çok terapistin, danışanlarının bireysel ihtiyaçlarına bağlı olarak birden fazla terapötik yöntemden gelen tekniklerden faydalanarak bütünleştirici bir yaklaşım kullandığını belirtmek önemlidir.
Danışanların sorunları ve sorunlarını algılama biçimleri birbirinden farklıdır. Terapistler de bu ekoller arasından danışan için ve yaşadığı sorun için hangisi uygunsa onu tercih ederek psikoterapi seanslarını şekillendirebilirler. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, hangi terapi ekolünün daha iyi olduğu değil, hangisinin danışan için fayda sağladığıdır.
Kaynakça
- Friedman, L. (2006). What is psychoanalysis? The Psychoanalytic Quarterly, 75(3), 689–713. https://doi.org/10.1002/j.2167-4086.2006.tb00054.x
- Özcan, Ö., & Çelik, G. G. (2017). Bilişsel davranışçı terapi. Türkiye Klinikleri, 3(2), 115-120.
- ÜSTÜNDAĞ BUDAK, A. M., & ÖZEKE KOCABAŞ, E. (2019). Diyalektik Davranış Terapisi ve Beceri Eğitimi: Kullanım Alanları ve Koruyucu Ruh Sağlığındaki önemi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 11(2), 192–204. https://doi.org/10.18863/pgy.411209
- Ilgar, M. Z., & Ilgar, S. C. (2019). VAROLUŞÇU PSİKOLOJİK DANIŞMA VE PSİKOTERAPİ: TEORİ VE PRATİĞİ. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 23(1), 193-220.
- Elliott, R. (2002). The effectiveness of humanistic therapies: A meta-analysis.
- Perls, F., Hefferline, G., & Goodman, P. (1951). Gestalt therapy. New York, 64(7), 19-313.
- Ertürk, İ. Ş., & Kaynar, G. (2017). KİŞİLİK BOZUKLUKLARINDA ŞEMA TERAPİ YAKLAŞIMI. Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(12), 97-114.
- Davidson, P. R., & Parker, K. C. (2001). Eye movement desensitization and reprocessing (EMDR): A meta-analysis. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 69(2), 305–316. https://doi.org/10.1037/0022-006x.69.2.305
- ARSLAN, Ü., & GÜMÜŞÇAĞLAYAN, G. (2018). ÇÖZÜM ODAKLI KISA SÜRELİ TERAPİYE KISA BİR BAKIŞ. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, (47), 491-507.
- Ford, D. H., & Urban, H. B. (1998). Contemporary models of psychotherapy: A comparative analysis. John Wiley & Sons Inc.